27.3.15

Şimşek Kız'ın güncesi-10. bölüm (Sia'nın hamlesi,Allison'un mektubu)


Merhaba!Biraz geç oldu ama sonunda yazabildim.Yarın sabah okula gideceğim,o yüzden hemen yazmam gerek.Misafirler de gelecek.Neyse,umarım beğenirsiniz.Yorum bırakmayı da unutmayın lütfen.İyi okumalar. :)

20.3.15

Kitap tanıtımı-Brendan Kiely-Üşüyen Ruhlar


Kimlik, huzur ve inanç üçgeninde savrulan ruhların hikayesi...

Aidan Donovan'ın ailesi yavaş yavaş dağılırken, teselliyi amfetaminlerle, babasının içkileriyle ve ona gerçekten kulak veren tek yetişkin olan, yaşadığı kasabanın din adamı Peder Greg'le bulmaya çalışır.

Noel geldiğinde Aidan'ın dünyası, Peder Greg'in samimiyetinin karanlık yanlarını keşfetmesinin ardından yaşadığı güven kriziyle kararır. Aidan bunun üzerine hayatına anlam katma çabası içinde yüzünü bir grup yeni arkadaşına döner: sevebileceği tipte bir kız olan Josie, biraz vahşi bir karaktere sahip olan Sophie ve kendi ıstırap dolu sırları Aidan'ınkilerle örtüşen karizmatik yüzme takımı kaptanı Mark. Ancak anlam katmaya çalıştığı hayatı sakladığı sırların ağırlığı altında bir cehenneme dönmek üzeredir ve ona yardım edebilecek hiç kimse yoktur. Bir kişi hariç...

Üşüyen Ruhlar sevginin masumlara karşı bir silah olarak kullanılabileceği gibi, doğru ellerde, umudun, hatta inancın yeşermesini sağlayabildiğini gerçekçi bir bakış açısıyla aktaran gözü pek ve yürekli bir ilk roman. Elinizden düşüremeyeceksiniz...

"Üşüyen Ruhlar, çelişkiler ve karışık mesajlarla dolu bir dünyada birey olmanın zorluklarını ustaca ele alırken, okuyucuyu kimlik, huzur ve inanç arayışındaki bir genç adamın karmaşık hikâyesinin içine çekmeyi başarıyor. Aidan Donovan'ın doğru olanı yapmak için verdiği kavga, aslında hepimizin aşina olduğu bir mücadele; onun acısı ve umutları ses getirici, dönüştürücü bir niteliğe sahip."
-A. M. Homes, Ulusal Roman Ödülü-
(Tanıtım Bülteninden)


17.3.15

Şimşek kız'ın güncesi-9. bölüm (Sia'lı rüya)


Haftanın yeni bölümünü okuyabilirsiniz.Bu arada 31 kişi olmuşuz.Kitabıma ve bloğuma katkılarınız için hepiniz çok mu çoook teşekkürler.Sizi seviyorum. :)


14.3.15

8 Mart hediyelerimiz


Bilmiyorum sizde var mı ama bizde 8 Mart var.Ve 8 Mart için de bu yıl bize bir sürü hediye geldi.Bir tanesi benim sınıf arkadaşım olan bir çocuktan,diğerleri Aslı'nın hazırlık çocuklarından,bir tanesi de benim öğretmenimden.Sizce nasıllar?





Logo Design by FlamingText.com





Hayır işi sergisi




Bir süre önce okulumuzda hayır işi sergisi yapıldı.Aslında daha önce paylaşmayı düşünmüştüm ama
bir türlü fırsat bulamadım.O yüzden şimdi paylaşıyorum.Evet,öğretmenlerin dediklerine göre askerlere götürülecek toplanan para için çalışıyordu bütün okul.Bizim baya büyük sergimize çok insan gelmişti.Okul bahçesinin dört bir yanına dizilmiş masaların üzerine bırakılmış çeşit çeşit yiyecek-tatlıdan pizzaya kadar-,evlerinde ne buldularsa getiren insanların eski eşyaları ve plastik süs eşyaları,tığ işi örgüden yapılmış bir sürü giyim-çoraptan şapkaya,şapkadan eldivene kadar- herşey satılıyordu.Satın alan da vardı hani.Televizyoncular çekmeye de geldiler ama şöyle bir şey vardı ki, insanlar bütün alanı kapladığından kalabalıkta kendine yer bulmak çok zordu,ki kalabalığın arasından yürümek de affedersiniz,izin verin kelimesini ezberlemek gibi bir şey.Herneyse,yine de benim çok hoşuma gitti.Bizim getirdiklerimiz de satıldı.Şu siyah şapka da bizim.İlk fotoğrafta gördüğünüz masa da bizim sınıfın. :)
Logo Design by FlamingText.com




Şimşek kız'ın güncesi-8. bölüm (Gidiyoruz)




Uzun bir süre bir şey yayımlamadığım için affedersiniz ama artık bayram tatili,bir çok şeyi yayımlayabileceğim.Yorumlarınızı bekliyorum.:)

7.3.15

Okudum bitti-John Verdon-Şeytanı Uyandırma-Dave Gurney #3


Asla o karanlık odaya girme.
Sabaha çıkmak istiyorsan şeytanı uyandırma.

Hiçbir cinayet kusursuz değildir. Özellikle Dahi Dedektif Dave Gurney bir olaya müdahil olup hiç kimsenin göremediği detayları ortaya çıkardığında, çıkışı olmadığı düşünülen labirentin çıkışını ustalıkla bulduğunda...

Gurney, bir seri katil üzerine belgesel hazırlayan genç bir kıza danışmanlık yapmayı kabul eder. On yıl önce yaşanan bu olaylarda kurbanların hepsi keskin bir nişancı tarafından zifiri karanlıkta, pahalı Mercedes arabalarını kullanırken, aynı açıdan ve noktadan kusursuz biçimde vurulmuş ve bedenlerinin yanına birer oyuncak hayvan bırakılmıştır. Asla aydınlatılamayan bu cinayetlerin üstüne bir perde çekilmiştir ve kimse bu perdeyi kaldırabilecek kadar cesaretli değildir. Tek bir kişi dışında.

Gurney'in, kimseye izini belli etmeyecek kadar dahiyane bir plan yapmış olan bu caniyle oynayabileceği tek bir oyun vardır. Ölüm oyunu: Kendini hedef göster, o sana gelsin.


"Zeki bir adamı karmaşık bulmacalar çözerken izlemek müthiş bir keyif. Gurney işte bu yönüyle farkını ortaya koyuyor."
New York Times

"Her sayfada artan gerilimle, bir psikopatın iç dünyasının derinliklerine ineceksiniz."
Publishers Weekly

"Şaşırtıcı bir son ve tam bir şaheser. Tırnaklarınızı kemirtecek kadar heyecan verici."
New York Journal of Books




Şimşek kız'ın güncesi-Prenses'in dönüşü-7. bölüm(Eğitim)




İtiraf etmeliyim ki,eğitim için karanlık bir odada,insanlar bana bakarken Fredrick ile kılıç savaşı yapacağım hiç aklıma gelmezdi.

Evet,Tanya doğru bir eğitimin böyle olacağını söylemişti.Sanırım bodrum katına inmiştik,burada etrafı aydınlatan sadece Dellis’in avucundaki cılız ateşti.Dellis bir tarafta durmuştu,elindeki ateşi sönmesin diye arada bir kontrol ediyordu.

“Tanya,” dedim,elimdeki ağır kılıcı kaldırmaya uğraşarak. “bunu yapabileceğime emin değilim.”

Tanya kızıl saçlarını sım-sıkı topuz yapmıştı,kollarını göğüsünde kavuşturmuştu ve yüzünde tek damla makyaj yoktu.Yüzü yüzlerce yıl savaşlarda gün geçirmiş bir savaşçı gibi sertti. “Sadece bir kılıç savaşı.”

Senin için söylemesi kolay, diye düşündüm.Elindeki ağır bir kılıçla,insanların bakışlarıyla ve önünde inanılmaz derecede gıcık biriyle durmuyorsun.

“Bence Onap ile başlamalıydık,” dedi Ashley,bir kenarda durmuş,siyah çerçeveli gözlüklerinin ardından bana tedirgince bakıyordu.

“Onap nedir?” diye sordum ama Tanya beni duymamış gibiydi.Omuzlarını dikleştirerek, “Bir savaşçı savaşmayı zor yoldan öğrenmelidir.”diyordu.

Fredrick’in elinde de en az benim elimdeki kadar ağır,uzun,siyah bir kılıç vardı ama o sanki küçük,plastik bir sopa kaldırıyormuş gibi kılıcı hiç zorlanmadan tutuyordu.Buna özellikle gıcık olmuştum.Madem bu ağırlığı kaldıra biliyordu,hiç olmazsa gözüme sokmasaydı.Yalancıktan kaldıramıyor gibi yapabilirdi!

Elimdeki kılıcı dik tutmaya çalıştım.Omuzlarım düşmüştü,neredeyse yere devrilecektim.Bu halimle yiğit bir savaşçıdan başka her şeye benziyordum.

Yanımda Tanya’nın iç çekişini duydum.Tanya yakına gelip omuzlarımı sert bir şekilde çekti,sanırım kırılmıştı çünkü sağ omuzumdan bir çat sesi duydum.

“Hey,” dedim,Tanya’ya yüzümü buruşturarak bakarken. “omzumu kırmana gerek yoktu.”

Tanya elimdeki gümüş kılıcı çevirip kabzası olduğunu düşündüğüm yerini elime verirken, “Hiç film izlemedin mi?”dedi.

“İzledim,” dedim. “ama 2 metrelik bir kılıçla antrenman yapmadım.”

Dellis kıkırdadı.Ama Tanya gülmüyordu.“Hiç komik değil.Kılıçların nasıl tutulduğunu görmedin mi hiç?”

“Genellikle fantastik tür filmler izlerim,” dedim kendimi savunmak için.Ama Tanya hala sinirli ve aynı zamanda ciddi görünüyordu. “o yüzden belki de ilk olarak element büyüsü’yle başlamalıydık.”

Bu Tanya’dan  öğrendiğim bir başka şeydi,element büyüsü Özel’lerin kullandığı güçtü.Bence çok akıllıca bir isimdi.
“Kılıç en temel savaş silahlarından biridir,” dedi Tanya,parmağımın yerini değişirken. “Özel’lerde Onap’dan önce kılıç gelir.”

“Onap ne peki?” diye sordum,yine aynı konuya geldiğimizi görerek.

“Göreceksin,” dedi Tanya sabırla. “ilk önce kılıç kullanmayı öğrenmelisin.”

Tanya belimi yukarı kaldırırken,kaburgalarımın kırılmamasına şükrettim.Tanya hiç göründüğü gibi bir kadın değildi.Bana savaşmayı öğrettiğinde böyle sertti,kim bilir savaştığında neler yapıyordu.

Sonunda düz durmayı ve kılıcımı düz tutmayı öğrendiğimde,kılıç kullanmaya başlaya bilirim gibi görünüyordu.Tabi hala nasıl kullanacağımı bilmiyordum.

“Şimdi,” Tanya benim ve Fredrick’in arasında futbol koçu gibi durdu. “ilk hamleyi sen yap Fredrick.”

Fredrick kılıcını savurdu,öyle ki, eğer zamanında yana atlamasaydım herhalde şimdi yerde olurdum.Fredrick ben daha ne olduğumu öğrenmeden önce buraya gelmiş ve Tanya’dan savaşın tüm özelliklerini öğrenmişti.Bu kızmama neden olan bir başka sebepti.

“Hey!” diye bağırdık Olivia ve ben aynı anda.

“Neredeyse vuracaktın!” dedi Olivia. “Sadece eğitim amaçlı,unutma!”

Fredrick homurdandı,bense ayağa kalkmıştım bile.Yüzüme sert olduğunu düşündüğüm bir ifade yerleştirdim,kaşlarımı çattım.

“Pekala,Alida,” dedi Tanya,bana baktı. “onun hamlesinden iyi kurtuldun,ama bir dahaki sefere daha hızlı olman gerekiyor.Şimdi senin sıran.”

Kılıcımı kaldırdım;ama kendime pek öyle güvenmiyordum.Fredrick rahat bir tavırla bana bakıyordu,ama rahatlığını bozmaya kararlıydım.

Tam kılıcımı kaldırmıştım ki, Tanya beni durdurdu.“Hey,dur,dur,dur!” Tanya gülmemek için dudaklarını bir birine bastırdı. “Kılıcını doğru tutmuyorsun.Bu şekilde rakibinin ancak gözünü çıkara bilirsin.”

Kılcıma baktım;Tanya haklıydı.Kılıcı öyle bir açıyla tutmuştum  ki,kaldırdığımda Fredrick’in gözünü çıkara bilirdim ancak.

Ackley,Ashley ve Sindy kahkaha atmaya başladı.Diğerleri ise gülsünler mi gülmesinler mi bilemez bir şekilde duruyorlardı.

Fredrick gülmüyordu;gayet ciddi bir şekilde önümde duruyordu.“Kılıcı aşağı indir,” dedi usulca.

“Hiç komik değil!”diye bağırdım,Fredrick’in yem yeşil gözlerine gözlerimi dikerek.

“Biliyorum,” deyip boşta olan elini yukarı kaldırdı Fredrick. “ben gülmüyorum.”

“Herneyse,” diyen sesi duyuldu Tanya’nın. “Alida,kılıcı indir,yavaşça.Şimdi kaldır,ve savur.Eveet…”

Kılıcı indirdim,yavaşça kendime yaklaştırdım ve kaldırıp savurdum.Kılıç kalkarken Fredrick de kılıcını kaldırmıştı.Ama sanırım ben daha hızlı davranmıştım,çünkü kılıcı savurduğumda Fredrick’in kılıcı elinden çıktı ve birkaç santimetre yana düştü.

Bir alkış koptu.Bu kadar beğenilecek ne yaptığımı bilmiyordum,sadece Fredrick’in kılıcını düşürmüştüm.Ama herkes alkışlamaya başladığında titrekçe gülümsedim.

Fredrick de gülümsüyordu.Alkışlamıyordu ama alkışlamaması daha iyiydi.Rakibimin kılıcını düşürdüm diye kızması gerekiyordu,sanki iyi bir şey yapmışım gibi beni alkışlaması değil.

“Aferin,” dedi Tanya,ağızı kulaklarında gülümsüyordu o da. “böyle hızlı davran.Hızlı davranmak hep işe yarar.”

Fredrick’in hamlesi sırasında ben yine hızlı davranmıştım,kılıcını kaldırırken ben de aynı anda kılıcımı kaldırmıştım ve sanırım bu biraz kaba bir darbe olmuştu.Kılıcı Fredrick’in karnına geçirmiş olmalıydım.Fredrick’in kılıcı elinden düştü,neyse ki kılıcın koruyucu ucu vardı.Yani birine değdiğinde zarar vermiyordu.

“Özür dilerim,” dedim,Fredrick’e kalkması için yardım ederken.

“Sorun değil,” dedi Fredrick,yere düşmüş kılıcını aldı. “Tanya,devam edelim mi?”

Saatlerce kılıçla savaştık,bitirdiğimizde akşam oluyordu.Kan ter içinde kalmıştık ikimiz de.Dellis’in avuç içi ateşi de neredeyse sönüyordu,herhalde yorgun düşmüştü.Tanya Onap’la eğitime başlaya bileceğimizi söyledi.

“Daha ışıklı bir yerde yapa bilir miyiz?” diye soludu Dellis,ateşi sönüyordu.Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. “Ölmek üzereyim de.”

“Pekala,” dedi Tanya. “çatı katına gidelim.”

Bodrumdan çıktığımızda  Dellis avuç içi ateşini söndürmüştü.

“Onunla mutfağa gideceğim.”dedi Ashley,hala nefes nefese olan Dellis ona tutunmuştu. “Bir şeyler hazırlayayım.Siz devam edin.”

Ashley ve Dellis mutfağa gittiler,biz de daha ne olduğunu bilmediğim Onap denen şeyle eğitim için çatı katına gittik.

“Öncelikle,” dedi Tanya,çatı katındaydık.Çatı katı genişti,kocaman bir penceresi vardı ve neyse ki ışıl ışıl parıldayan orta boy bir avizesi vardı.Çatı katına gittiğimize herkes mutlu olmuş gibiydi. “Onap’ın ne olduğunu söyleyeyim.Onap,Özel’lerin esas saldırı aletlerindendir.Evan,” Evan ilk bakıldığında tabanı camdan gibi görünen,demirden kabzası olan uzun bir şeyi Tanya’ya verdi.Tanya silahı ondan aldı,kabzasından tuttu ve salladı.Silahın tabanı bir anda gümüş bir ışıkla doldu.Onap Tanya’nın elinde adeta Star Wars’ta gördüğüm ışın kılıçları gibi parıldıyordu.

“Bu,gerçek bir Onap değil,” dedi Tanya. “gerçek bir Onap size zarar verirdi.O yüzden de eğitim amaçlı sahtesini yaptık.”

“Estenor da Onap kullanıyor mu?” diye sordum,şaka değildi zaten.Kimse de gülmedi.Bir soruydu bu.

“Onun ne kullandığı belli olmaz.”dedi Tanya,gözleri yine uzaklara daldı.Bu haliyle bana Kyle’ı hatırlatıyordu. “Kılıç,hançer,Onap,hatta yay bile kullana bilir.Aslında çoğu zaman gücünü kullanır.”

“Peki nasıl kullanılıyor?”diye sordum gümüşi ışık saçan sahte Onap’a bakarak.

“Göstereyim.Windiana,” Windiana elinde tabanı siyah bir ışık saçan başka bir Onap’la-muhtemelen bu da sahteydi-usulca Tanya’nın önüne geldi.Tanya sahte Onap’ı Windiana’ya savurdu.Onap’tan kulak tırmalayıcı bir ses çıktı,ama Windiana iyiydi.Onap Windiana’nın bacağına çarpmıştı sadece.

“Gerçek bir Onap Windiana’nın içinden geçmeli.”dedi Tanya,dediğini hayal etmeye çalıştım ama başaramadım. “Bu özel bir çalışma gerektiriyor.”

“Bir dakika,herkes bunu yapabiliyor mu?” diye sordum odadakilere göz gezdirerek.

“Şey,neredeyse evet.”dedi Ackley,kafasını eğerek. “Tabi hiçbirimiz gerçek düşmanlar karşısında denemedik.”

“Deneyceksiniz,” dedi Tanya.

“Pekala,başlayalım o zaman.”dedim,gümüşi Onap’ı Tanya’dan aldım. “Gece çökmek üzere,daha element büyüsü çalışacağız.”

Saatlerce çalıştık,neyse ki rakibim Olivia’ydı.Saatler sonunda Olivia da,ben de nefes nefese ve ter içindeydik.Tanya başını yukarı aşağı salladı.Bana baktı. “Hiç fena değil,”

Ağızım kulaklarımda gülümsedim. “Hiç kolay değil.”

“Sadece Onap’ı savurma açını daha iyi hesaplamalısın,” dedi Tanya. “gelecek sefere daha iyi olacaksın,eminim.”

“Pekala,artık element büyüsü çalışmasına geçe bilir miyiz?” dedi Tony,yeşil bir beyzbol topunu elinde evirip çeviriyordu. “Çünki artık gece oldu.”

Element büyüsü,şimdiye kadar karşılaştığım en zor şeydi.Kılıçla savaşmak,Onap’la savaşmak çok kolaydı ama bu tam bir irade gerektiriyordu.İnsanın kendine güvenmesi ve odaklanması gerekiyordu.Bu da bence mümkün değildi.

“Odaklan!”diye gürleyen sesi geldi Tanya’nın.Tanya iyi bir kadındı,ama gerekirse çok sert de olabiliyordu.Şimdi de tam bir komutan gibi davranmaya başlamıştı.

Tam bir saattir önümdeki kömür siyahı küçük kayayı yakmaya çalışıyordum.Tanya buna izin veriyordu,çünkü Asley sonrasında gök güçleriyle yanmış tavanı tamir edecekti.Ama yapamıyordum ki,sürekli dikkatim dağılıyordu.Ama yapmalıydım.Eğer bir taş karşısında acizsem,gerçek bir düşman karşısında ne yapa bilirdim ki?

Derin bir nefes aldım.İçimdeki güce odaklanmaya çalıştım,Tanya’nın dediği gibi.Onun için söylemesi kolaydı tabi,bana ne olduğumu söylediğinde beni inandırmak için önümde bir fidan yaratmıştı,herhalde Element büyüsü yapmak ona su içmek kadar kolay geliyordu.Tanrı biliyor ya,profesyonel olduktan sonra insana her şey kolay geliyordu.

Şimşekli havaları düşündüm,ne kadar da sevinirdim o zaman.Yağmur çıktığında dışarıda oynayan ben değil miydim?Bir şimşek yaratamaz mıydım?Gözlerimi kapadım.Hiçbir şey duymamaya,hiçbir şey görmemeye,sadece önümdeki kayaya odaklanmaya çalıştım.

Lanet olası şimşekler, diye düşündüm,içimden gülmek geliyordu ama gülmemek için dudaklarımı bir birine bastırdım. Lanet olası babam,gelin artık!

Sonunda gök gürültüsüne benzer kulakları sağır eden bir ses duyduğumda,sevinçten dört köşe bir şekilde gözlerimi açtım.Önümde yanıp kül olmuş aynı kaya duruyordu.





Logo Design by FlamingText.com

Şimşek kız'ın güncesi-Prenses'in dönüşü-6. bölüm (Özel'lerin yeni barınağı)



6.bölüm (Özel'lerin yeni barınağı)

Birkaç dakika daha yol kat ettik.Tanya gülümsüyordu,ama ben yorulmaya başlamıştım.Tanya hiç gitmediğim,dar yolları izliyordu.Bense hiçbir şey demeden duruyor,onun söylediklerini düşünüyordum.
Tanya benim güçlerim olduğunu söylemişti.Hala bu düşünceler aklımda dönüp duruyor,beni çileden çıkarıyordu.Gördüğüm kabusu düşünüyordum,tahtta oturan o iğrenç adamı ve Kyle’ı.O gördüğüm Estenor muydu?Eğer güçlerim varsa,şimdiye kadar neden fark etmemiştim?Bu bir rüya mıydı,çünki gerçekte bu kadar inanılmaz şeyler olamazdı.Yolda giderken kendimi bir çok kez çimdiklemiştim,ama rüya değildi.Sanırım bu inanılmaz şey,hiç olmadığı kadar gerçekti.
Aklımı kemiren soruyu sonunda sordum.“Bir rüya gördüm.Kabus gibi bir şey.İğrenç bir adam bir tahtta oturuyordu,örümcek ağları ile kaplıydı ve dumanlı gri gözleri vardı.Kahyamız Kyle ona benden bahsediyordu.Ne konuştuklarını bilmiyorum ama benim hakkımda konuşuyorlardı.Bu rüya günlerce aklımda döndü durdu.Sence bu gördüğüm Estenor muydu?”

Tanya bana baktı,gözleri kocaman açılmıştı. “Bu bir işaret,” dedi, gözlerime bakarak.Mas mavi gözlerim onun kestane kahverengisi gözleri ile buluştu. “bu az zamanımızın kaldığını gösteriyor.Bu rüya görme işi Özel’lerde olur,çoğu zaman olmuş şeyleri,olanları ve olacakları görürler.Bu çok önemli bir yetenek.”

“Herkeste var mı bu?” diye sordum,başka bir ağaçlık yoldan dönerken.Yorulmuştum ama hiçbir şey demedim. “Bütün Özel’lerde?”

“Evet,elbette.”dedi Tanya,gülümsedi. “Bu arada vardık.”

“Bir şey daha,” dedim. “rüyada ürpertici bir ses fısıltıyla bana adımı kelimesi kelimesine söylüyor,bundan sonra korkunun,kötülüğün beni asla yalnız bırakmayacağını,bir gölge misalı beni takip edeceğini,bitmesi için çığlık atıp yalvaracağımı ama artık çok geç olacağını söylüyordu.Çok korktum.Sence bu da mı bir işaret?Senin beni farkettiniğini anlamış olabilirler mi?”

Tanya durdu,yüzünde tedirgin bir ifade vardı. “Onlar tıpkı benim gibi herkesi farkettiler.Artık kaçacak yer yok.Güvenli bir yer yok.Estenor seni farketti;ki sen Özel’lerin tek kurtarıcısısın-“

“Öyle değilim,öyle olmadığımı biliyorsun.Daha hiçbirşey bilmiyorum.”dedim onun sözünü keserek.

“Öylesin,ayrıca sen de herkes gibi kısa sürede öğreneceksin.Barınakta tanışacağın arkadaşlar da senin gibi ilk başta bir halt bilmiyorlardı ama zamanla öğrendiler.” Tanya kafasını salladı. “Neyse,şunu anlamanı istiyorum ki, bundan sonra korku peşini bırakmaz.Artık herşeyi biliyorsun ve bu ilk kabusun,bu ilk işaretin olacak.”   

Önüme baktım.Bir kaç metre ötemizde,ağaçlıkla kaplı bir yerde,gerçekten güzel bir saray vardı.Siyah ve beyaz renklerindeydi,malikane gibiydi.Büyüktü,koyu siyah kapısına beyaz zambaklardan bir çeleng asılmıştı.Kocaman pencereleri vardı,evin çatısında da çatı katı olduğunu tahmin ettiğim bir pencere vardı.Evde siyah beyaz renklerinde olmayan tek pencere oydu,gri renkteydi.

Tanya gülümsedi. “İşte Özel’lerin barınağı.”

“İçerisi de dışarısı kadar büyüleyici mi?” diye sordum,ağızım bir karış açık kalmıştı.Ev gerçek anlamda büyüleyici’ydi.Kocamandı ve 1000 odası yoksa bana bundan sonra kırmızı babun diye bilirdiniz.

“Hem de nasıl,” dedi Tanya,eve doğru yürümeye başlamıştı bile. “hadi gel,seni içeridekilerle tanıştırayım.”

“Karles amcalarda kaldığın zaman burada olacaksın,” dedi Tanya,eve doğru yürürken.Evin etrafında büyümüş çalılıklar vardı. “daha sonra kamp yeniden kurulursa-onun için de Hayat Vaadi’ni bulmalıyız-ailene durumu söyler ve kampa gidersin.Ama biz şimdiki görevi bitirene kadar burada kalman en iyisi.”

“Sence kampı kurtara bilecek miyiz?” diye sordum usulca,Tanya büyümüş bir çalıyı itti.

Tanya kafasını salladı. “Bunu yapmadan önce Hayat Vaadi’nin nerede olduğunu öğrenmeliyiz.Onun içinse Allison’u bulmalı ve ondan bilgi almalıyız.”

“Peki ama…Eğer Allison’u bulacağım zaman boyunca burada kalacaksam,sonrasında kampı kurtarmak ve Hayat Vaadi’ni bulmak için de sizinle birlikte savaşmalıyım.O zaman da…O zaman herhalde diğerlerine herşeyi söylemekten başka çaremiz kalmayacak?”

Tanya bir kez daha kafasının yukarı aşağı salladı.“Görünüşe göre başka çaremiz yok.Tabi eğer sen kampı bulmakta bize yardım etmek istersen.”

“Tabi ki isterim. Sonuçta ben de bir özelim ve bir düşmanımız varsa…Eee…Neydi adı,Estenor.Herhalde ben ve ailem de tehlikedeyim demektir.”dedim,ışıl ışıl gülümseyerek.Hala inanamıyordum.Bir kaç saat boyunca deli saçması adlandırılabilecek şeyler duymuştum,birinin yanında hiçbir şey olmadan,sadece elleriyle tam önümde bir fidan yarattığını görmüştüm ve Özel’lere yardım etmek için evimden ayrılıp gidiyordum.Üstelik bu yaptıklarımın hiçbirinden de pişman olacağımı sanmıyordum,yani,şimdilik.Eğer Özel’sem,Özel gibi davranacaktım.

“Bu arada seni eğitmeliyiz,” dedi Tanya,kapıya yaklaşıyorduk. “kılıçla savaşmayı ve en önemlisi güçlerini kullanmayı öğrenmelisin.”

“Burada kaç Özel var?” diye sordum.

“Şey,evin için dışından daha küçük aslında.Burada benimle birlikte en fazla 9 özel var.Tabi kampı kurtardıktan sonra başka özel’leri de çağıracağız ve kampta olacaklar.”

Peki,artık bana kırmızı babun diyebilirsiniz.

Tanya durdu.Kapıya yaklaştı ve mırıldandı. “Tanya Zaytseva.Nelya’yı getirdim.”
“Tanya?” Bir kız sesi geldi kapının arkasından. “Sen misin?Parolayı söyle.” 
“Kristal avize.”dedi Tanya,bu bir parola için bile çok fazla basitti.Ama doğruydu,çünki biraz sonra kapıdan bir ‘klik’ sesi geldi ve kapı ardına kadar açıldı.Tanya ve ben içeri girdik.Tanya haklıydı,evin içerisi dışarısından daha küçüktü.Tanya ve ben daire biçimli holü geçtik,açık bir kapıdan içeri girdik.İçerisi uzun,siyah beyaz meşe mobilyalarla dekore edilmiş bir odaya açılıyordu.Bir tarafta zebra desenli bir kanepe vardı,kanepede üç kişi oturmuştu.Windiana,Olivia ve Fredrick’ti bunlar.Başka bir tarafta üzeri kitaplarla dolmuş büyük bir masa ve etrafında 5 sandalye vardı.Sandalyelerde de insanlar oturuyordu,5 kişi kafa kafaya vermiş konuşuyordu.Bunlardan 4-ü erkek 1-si kızdı.Kızlardan biri eski görünümlü bir kitabın sayfalarını karıştırıyor,iri siyah gözlerinin üzerindeki siyah çerçeveli gözlüklerini her dakika yukarı kaldırarak  birşeylere bakıyordu,tozpembe saçları sürekli gözüne düşüyordu.Diğerleri ise konuşuyorlardı.Başka 2 kız ise kanepenin hemen yanındaki beyaz döşeli koltuklara geçmişlerdi,kızlardan biri dizinin üzerine beyaz bir dizüstü bilgisayar yerleştirmişti,açık kahverengi kısa saçları vardı,uzun gri gözleri ekranda geziniyordu.“Hey,millet!” diye bağırdı Tanya,odadaki kafası karışmış Özel’lere bağırdı.Özel’ler başlarını kaldırdılar.Olivia ve Windiana beni görünce ağızı kulaklarında gülümsediler. “Size Şimşeğin kızı’nı taktim etmek isterim.Alida Nelya Marmaris!”
Kanepede oturan,bilgisayarlı,açık kahverengi saçlı kız kaşlarını çattı.“Biraz çabuk olmadı mı bu Tanya?”

“Fazla zamanımız yok,Dellis.”dedi Tanya,kız bilgisayarı kapadı. “Bence şimdiden burada olmalı.”

Gülümsemeye çalıştım.Titrekçe el salladım.“Merhaba.”

Olivia ve Windiana hemen yanıma gelip bana sarıldılar,merhaba dediler.Onlar da en az benim kadar şaşkın görünüyorlardı.Diğerlerine baktım.Fredrick de merhaba demişti ama diğerleri hala hafifçe şaşkındı.

“Pekala,herkes ayağa kalksın.”dedi Tanya,garip sessizlikten ve gerginlikten hoşlanmamış gibiydi. “Tanışma zamanı!”

Tanışma zamanından hoşlanmazdım,ayrıca 10 kişinin ismini hala nasıl aklımda tutacağım bilmiyordum.

Benimle tanışmaya ilk önce erkekler geldi.Pek yumurta gibi olduğumu söyleyemezdim ama yine de erkeklerin ilk önce tanışması klassikti.

Koyu kahverengi saçlı,gözleri garip bir kendini beğenmişlik pırıltısı ile parlayan bir çocuk geldi önce.Elimi fazla samimi bir şekilde sıkarak “Tony Mesteel.Tanrı’nın oğlu.Tanıştığıma memnun oldum.”dedi aşırı bir kendini beğenmişlik tonlamasıyla.

Tony’nin elini hemen bıraktım. “Ben de.”dedim yalan söyleyerek.

Baya zeki görünümlü ve ağırbaşlı olan  Ackley Stepline elimi samimi bir şekilde sıktı ve usulca gülümseyerek “Ackley Stepline.Gök elementi Özel’i.”dedi.

Onunla da el sıkıştım.“Tanıştığımıza memnun oldum.”

Uzun boylu,atletik yapılı ve iri yarı bir çocuk geldi sonunda.Ona gökdelene bakarmış gibi bakıyordum. ”Evan Donewen.Yer elementi Özel’i.”dedi elimi dostane bir tavırla sıkarak.

“Tanıştığıma memnun oldum.”dedim,ona da gülümseyerek.

Erkeklerden sonra kızlar biraz ürkekçe yanıma geldi.Bir an acaba onları yakıp küle dönüştüreceğimi falan mı sanıyorlardır diye düşündüm ama bu düşünceyi hemen aklımdan attım.

“Merhaba,tanıştığımıza memnun oldum.” Benimle ilk tanışan kız tozpembe saçlı,iri siyah çerçeveli gözlüklü kızdı.koyu siyah gözleri hem zeki,hem de kararlı olduğunu gösteriyordu.Ayrıca kız dost canlısı da görünüyordu.Kendisi Ackley’nin kız kardeşiydi.“Ben Ashley Stepline.Gök elementi Özel’i.”

“Tanıştığımıza memnun oldum.”

Başka bir kız yanaştı, açık kahverengi saçlı,kızdı bu.Onun adının Dellis olduğunu biliyordum.El sıkıştık. “Dellis Omega.Ateş elementi Özel’i.”

Tanya’nın söylediğine göre Şimşek elementi Özel’leri-ve dolayısıyla ben de-ateşten hoşlanmazdık.O yüzden onunla el sıkışırken çok fazla durmadım,birkaç saniye önce elimi çekmiştim. “Tanıştığımıza memnun oldum,Alida.”

Dellis’in yanındaki kanepede oturan kız elimi sıktı.Kızın Fredrick gibi yeşil gözleri,siyah uzun saçları vardı. “Ben Sindy Macomber.Buz kızıyım.”

Tanya ona kaşlarımı çatarak baktığımı görünce hemen anlattı. “Ah,şey söylemeyi unuttum.Buz kızları da Özel’ler gibidir,güçleri buzdur.Buz meleklerinin çocuklarıdırlar.Çok güçlü ve tehlikelidirler.”

Sindy küstahca gülümsedi.Evet,küstahca diye bilirdik.“Evet,tehlikeli.Teşekkürler,Tanya.”

Sindy’den o kadar da hoşlanmamıştım.Ama bir şey demedim.

 “Herkesle tanıştığına göre,” dedi Tanya,ağızı kulaklarında gülümsüyordu. “artık eğitim zamanı.”




Logo Design by FlamingText.com

Okuduğum bloglar