Haftanın yeni bölümünü okuyabilirsiniz.Bu arada 31 kişi olmuşuz.Kitabıma ve bloğuma katkılarınız için hepiniz çok mu çoook teşekkürler.Sizi seviyorum. :)
“Tanya’nın kredi kartını
versene.”
Tanya’nın
arka koltuğa attığı sırt çantasını yerle bir edip küçük kartı Fredrick’e
uzattım.Fredrick tedirgin bir yüzle kartı aldı,arabadan çıktı.
“Bu iş
hiç hoşuma gitmedi.” Dellis’le aynı fikirdeydim.Akşam olmuştu.Oxford’a
gelmiştik,Tanya gece kalacak bir yer bulacağını
söylemiş ve gitmişti.Pencereden baktığımda Tanya’nın smokinli üç minik
adamla konuştuğunu görmüştüm.Daha sonra Tanya Fredrick’i çağırmıştı,Fredrick
Tanya’nın isteği üzerine gelmiş ve Tanya’nın kredi kartını vermemi istemişti.
Fredrick
kartı alıp bir kez daha arabadan çıkarken,yer element büyüsü ile büyütülmüş
rahat Kia’da sessizce bekledik.Biraz sonra Tanya ve Fredrick döndü.
“Neler
oluyor?” diye sordu Sindy,Tanya gelip rahat bir tavırla sürücü koltuğuna
oturduğunda.
“Roxser
bize yardım edecek.”diye mırıldandı Tanya,elinde küçük bir harita vardı,ona
bakıyordu.
“Roxser
da kim?”
“Gök
elementi Özel’i olan bir arkadaşım,” dedi Tanya,elindeki haritayı torpido
gözüne bıraktı.Direksiyona vurmaya başladı. “ona durumu anlattım.O da seve seve
yardım edeceğini söyledi.”
“Neye
yardım edecek?” Bu sefer soru soran bendim.
“Gece
oldu,” dedi Tanya,2 kere 2’nin 4 ettiğini söyleyen biri edasıyla. “herhalde
geceyi bir yerde geçirmeliyiz.Karanlıkta kaybolmayı istemiyorsanız
tabi.Arkadaşım Roxser’la aramızda bir bağ var,onu çağırdım,o da para karşılığı
bize kalacak bir yer ayarlayacak.”
“Vay
be,” dedim,alaycı bir ses tonu ile. “çok iyi bir arkadaşmış.”
Tanya
kaşlarını çattı,öfkeli bir şekilde “Eğer istiyorsan dışarıda kalabilirsin
Marmaris!” dedi.
“Ah,tabi
ki hayır,” dedim,ellerimi iki yana açarak. “geceyi geçirecek bir yer
bulduğumuza çok sevindim.”
“Pekala,”
dedi Tanya,arabayı çalıştırdı. “arkadaşım Roxser bize buradaki otellerden
birinin adresini verdi,adamları parayı ödemişler.Bu gece orada kalacağız.
Tanya
bizi meşe kapılı mavi bir otele getirmişti.İlk önce Tanya arabadan indi,otelin
önündeki cılız sarı ışık saçan lambadan başka ışık yoktu.Tanya etrafa
baktı.Sonra etrafın güvenli olduğuna güvence veren bir şekilde elini gelmemiz
için bize salladı.
Ashley
Dellis’i uyandırmak için ona bir omuz attı.“Geldik.”
Dellis
sıçrayarak uyandı. “Ne?!Ne oldu?!Arabayı ateşe mi verdim?!”
“Hayır,seni
salak,otele geldik!” diye bağırdı Sindy,o sırada Windiana’nın çantaları
indirmesine yardım ediyordu.Dellis onaylarcasına mırıldanıp başını sallayarak
arabadan indi.Otele girdik.
Tanya
telaşlı telaşlı resepsiyon masasında oturup dergi okuyan sarışın kıza yaklaştı.
“Afedersiniz,bize 4 oda lazım.”
Resepsiyondaki
kız oflayarak dergisini bıraktı ve birkaç saniye ters ters bize baktı.Bir şey
söylemeye hazırlanıyordu ki, vazgeçti,tekrar oflayarak 4 anahtar aldı ve
Tanya’ya verdi.
Tanya resepsiyoncu
kızın yaptıklarından hoşlanmamış ki, belli belirsiz “teşekkürler” diye
mırıldanarak parayı ona uzattı ve anahtarlarla bize döndü.
“Olivia
ve Windiana,Ackley ve Fredrick,Dellis ve ben,Sindy ve Alida.Anahtarları alın,”
dedi Tanya,elindeki iki anahtarı önce Olivia,Fredrick’e,sonraysa bana ve Dellis’e
uzattı.Hepimiz anahtarları aldık. “herkes odasına.Odaların numaraları
anahtarlarda var.Gece boyunca sırayla nöbet tutun,eğer yanlış bir şey olursa
parola Kristal avize.”
Konuşmadan
uyku mahmuru odalarımıza gittik.Sindy’le oda arkadaşı olduğuma o kadar da
sevinmemiştim ama Dellis’le olacak da değildim ki.Hem başka problemler
vardı.Ailemi merak ediyordum.
Uykumda
yine rüya görüyordum,ama sanırım bu Tanya’nın bahsettiği geleceği,bu günü ve ya
geçmişi gösteren rüyalardandı.Sia’yı görüyordum.Doğrusu onu gördüğüme
şaşırmamıştım,çünkü artık hiçbir şey beni şaşırtamazdı.30’larında bir kadın
önümde hiçbir şeyden bir fidan yaratmıştı,genç bir kızın elinde ateş yaktığını
görmüştüm ve şimşek çıkara biliyordum,beni artık hiçbir şey şaşırtamaz.
Özel’lerin barınağına
benzeyen,beyaz mobilyalarla döşenmiş,parlak beyaz ışıklı bir odadaydık.Duvarlar
bem beyaz boyanmıştı,temiz ama hücre gibi boğucu bir odaydı.
“Rüyamda
ne arıyorsun?” diye sorduğumda bana arkasını dönmüş Sia’yı şaşırtacağımı
sanmıştım,ama bana döndüğünde yüzünde şaşkınlıktan eser yoktu.Şeytanca
gülümsüyordu,o çok korktuğum muzip gülümsemesiyle.Altın sarısı saçlarını topuz
yapmıştı,Kyle’ınkinkine çok benzeyen,bende korku ve iğrenme karışımı yaratan
böcek siyahı gözleri dikkatle bana bakıyordu.İçimden benim içimi gördüğünü,en
derin korkularımı hissettiğini düşündüm bir an.Bu çok ürpertici bir duyguydu.
“Sana
da merhaba,” dedi Sia daha da gülümseyerek. “sanırım düşündüğümden daha çok şey
biliyorsun.”
“Sevgili
Tanya düşündüğünden daha çabuk bir zamanda benimle konuştu.”
“Talihsizlik,”
dedi Sia. “eğer efendiyle daha önceden bir iş birliği kurmuş olsaydım seni daha
hiçbir şey bilmeden önce yakalaya bilirdim.Bu çok daha eğlenceli olurdu.”
“Tekrar
sormak zorunda kalıyorum;rüyamda ne işin var?”
Sinirli
ve bezgin sesimden hoşlanmamış olacak ki, öncekinden bir ton daha yüksek bir
sesle “sanırım işin güzelliğini bozmak istiyorsun,”dedi. “dolambaçlı ve zarif
sözlerle düzeltilmiş cümleler kurarak konuştuklarımızı daha da güzelleştire
biliriz halbuki.”
“Bana
sadece neden burada olduğun gerek.”
“Yavaş
ol Şimşek kızı.”diyordu Sia hala gülerek. “Bol bol vaktimiz var.”
“Benim
yok maalesef.”
“Pekela,madem
fazla zamanın yok,konuya gireceğim.Rüyanda ne işim var.Eğer biraz akıllıysan
uzun süredir seni takip ettiğimi son günlerde olan garip olaylardan
anlamışsındır,tabi ‘sevgili’ Tanya’n sana tüm gerçekleri anlattıktan sonra.”
“Aslında
evet,Tanya her şeyi anlattıktan sonra daha iyi anladım,bağı kurmak zor
olmamıştı.”dedim,son günlerde yaşananları ve Sia’nın yıllar önceki esrarlı kayboluşunu
hatırlayarak. “Ama neden Sia?Neden dünyadaki en kötü Şeytan’la iş birliği
kurdun?”
“Hala
bağlantıyı kuramadığını görüyorum,” dedi Sia,cık cıkladı. “ama sana birazcık
yardım edebilirim.Sence kimin Özel’i,en büyük Şeytan’la iş birliği kurar?”
“Şeytanın.”dedim,aradaki
bağlantıyı anlayarak. “Bunu baban mı istedi?”
“Aynen
öyle.Ama seni bir süredir yakalamaya çalıştığımı düşünürsek,burada böyle eski
dostlar gibi benim seni neden yakalamak için çalışmaya başladığım hakkında
sohbet etmeye başlamamız biraz garip oldu.” Sia derin bir nefes aldı,verdi,ve
parmak uçlarını birleştirdi. “Bu kadar bağlantı kurabildiğine göre benim seni
yakalamak için neler yaptığımı da söyleye bilirsin.”
“Bir
çocuk öldürdün,Tanya’nın evini yaktın.”diye ezberden söyledim. “Ancak Şeytanın
kızı bir çocuk öldüre bilirdi zaten.”
Söylediklerimden
iğrendiğimi anlamış olmalıydı.Ama bu onu sevindirmiş gibiydi. “Benden iğrene
bilirsin,ama yüce baban sana dünyadaki en kötü ikinci Şeytan’la iş birliği
kurmanı söylediğinde,üstelik eğer yapmazsan seni cehenneme göndereceğini de
eklediğinde sen de Estenor’la iş birliği kurmaya razı olmaz mıydın?”
“Hayır,” diye cevap verdim hemen.
“Yardımsever melek,” dedi Sia burnunu kırıştırarak. “gücünü hep iyi şeyler
yapmaya harcamaya devam edersen yakında gücün seni öldürecek.”
“İyilik insanı öldürmez,” dedim,okul arkadaşımın bilmediği bir şeyi
bilmenin kendini beğenmişliğiyle. “insanın daha iyi ve daha uzun yaşamasını
sağlar.”
“Gücünün seni öldürmesini istemiyorsun ama,değil mi?”
Kaşlarımı çattım. “Nasıl yani?”
“Zamanı geldiğinde öğreneceksin.” Sia tavana baktı,benim gördüğümden daha
fazla bir şey görmüş olacak ki, hızlı hızlı konuşmaya devam etti. “Şimdiye
kadarki bütün hamlelerimi tahmin etmişsin,bakalım bunu da tahmin edecek misin?”
Sonra rüya sanki tuvalet sifonu çeker gibi bir anda bitiverdi.Uyandığımda
yatağımda kan ter içindeydim,Sindy ise nöbet tuttuğu sandalyesinden
kalkmış,kaşlarını çatarak yanımda çömelmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder