Tekrar selam!
Artık her yerden duyduğum,sürekli gördüğüm ve çok da merak ettiğim bir film serisini bu yaz sonunda izledim.
Ve şimdiye kadar neden izlememişim diye kendime sordum.Ama cevap alamadım...
Matrix'i bilmeyeniniz var mı?Varsa lütfen gidip izlesin.
Mavi hap mı kırmızı mı sahnesiyle,kahiniyle,dövüş sahneleriyle,kısacası her şeyiyle gözde ve klasik bir film.
Matrix (Özgün adı: The Matrix), Larry ve Andy Wachowski kardeşlerin yazıp-yönettiği bir bilim kurgu film. 1999 yılında gösterime girdi. Filmde Keanu Reeves, Laurence Fishburne, Carrie-Anne Moss ve Hugo Weaving gibi yıldızlar yer almaktadır.
Matrix ABD'de 171,479,930 $, uluslararası olarak 288,900,000 $ hasılat ile toplam kazancı 460,379,930 $'a ulaşmıştır. Film ABD'de gösterime girdiği hafta 27,788,331 $ gelir elde etmiştir.
Saygın bir yazılım şirketinde çalışan Thomas Anderson (Keanu Reeves), gecelerini "Neo" adı altında program kırarak ve Matrix'i araştırarak geçirir. Esrarengiz şekilde Trinity ve Morpheus ile tanışan Neo, yaşadığı dünyanın aslında beyninde gerçekleşen bir simulasyon olduğunu, yani aslında Matrix'in içinde yaşadığını öğrendikten sonra oradan kurtarılır ve Morpheus'un önderliğindeki ekibe katılır. Neo gerçek dünyada ilk nefesini aldıktan sonra simulasyona tekrar girerek Matrix'in ne olduğunu kavrayacak ve kurtarılma nedenini öğrenerek gelişen olaylar çerçevesinde yeni kimliğini tanımaya çalışacaktır.
Her şeyiyle,harikaydı...
sen,o'sun :D |
Bu yazıda,serinin üç filminden,Matrix 1,Reloaded ve Revolutions'dan bahsedeceğim.Hepsini birleştireceğim.Üçü de bir birinden güzel çünkü.
Seri bana göre ve muhtemelen bir çok kişiye göre,muhtemelen şöyle ilerliyor: Matrix 1'de hiç bir şey anlamıyor ama hayranlıkla izliyor,Reloaded'da yavaş yavaş anlamaya başlıyor ve Revolutions'u artık ufkunuz açılarak izliyorsunuz.
Matrix dünyayı başka türlü görmemi sağladı diyebilirim.
Similasyon teorisini düşünmemiş değilim,acaba bir oyunun,similasyonun içindeyiz de haberimiz yok diye.Yoksa irademiz olmasına rağmen,nasıl bazı şeyler kontrolümüz dışı gelişebiliyor ve ya kader diye bir şey nasıl olabiliyor.Acaba her şey programlandı da bizim haberimiz mi yok diye düşünmedim değil.
Ve Matrix tüm bu düşüncelerimle örtüşerek bana inanılmaz gü,zel bir deneyim kazandırdı.
Çok bahsetmeme gerek yok herhalde bu harikulade yapımdan,başından sonuna kadar küçük detaylarla dolu,her bir karesi ustalıkla tasarlanmış,işlediği konu da çok güzel,oyunculuklar ustaca,her şeyiyle izlemezseniz çok şey kaybedeceğiniz bir film.
Ayrıca Keanu Reeves'ı da sevdiren film :D
Filmde en çok gördüğüm ve görmekten de zevk aldığım Neo'nun bitmek bilmeyen karizması(tabii ilk filmin bir yerinden sonra) ve dövüş sahneleri oldu.Ama ne dövüş sahneleri,müthiş güzel.Hepsini hayranlıkla izledim.Yazıda filmi sadece övebilirim gibi geliyor çünkü eleştirilecek ve ya bahsedilecek bir yanı yok gibi...Şimdiye kadar da herkes biliyordur.
Morpheus ve Nebuchadnezzar(yazana kadar canım çıktı...)
Morpheus ilk karesinden son karesine kadar filmin adamı,filmin kilit noktasıydı.İzlerken 'yürü be' etkisi yarattı bende,özellikle ikinci filmde bir harikaydı.Ve o gemisi...Özellikle ismi çok hoşuma gidiyor.
Ve filmin baş kadın karakteri Trinity.Üç film boyunca da 'ah be' diyerek izlediğim kadın...Ah be...
Ve Trinity ve Neo ikilisi...Bayılarak izledim kendilerini,bir-birlerine uyumları,karizmatiklikleri,harika bir çiftti.
spoiler - fakat sonunda Trinity öldü... :( spoiler bitti
Tam anlamıyla bir başyapıt.Dediğim gibi,izlemezseniz çok şey kaybedersiniz.Hemen gidin ve izleyin.
Ve son olarak,ya siz?Siz mavi hapı mı seçerdiniz,yoksa kırmızı hapı mı? :)
Başka yazılarda görüşmek üzere!
Jaa ne minna! ^_^