7.3.15

Şimşek kız'ın güncesi-Prenses'in dönüşü-7. bölüm(Eğitim)




İtiraf etmeliyim ki,eğitim için karanlık bir odada,insanlar bana bakarken Fredrick ile kılıç savaşı yapacağım hiç aklıma gelmezdi.

Evet,Tanya doğru bir eğitimin böyle olacağını söylemişti.Sanırım bodrum katına inmiştik,burada etrafı aydınlatan sadece Dellis’in avucundaki cılız ateşti.Dellis bir tarafta durmuştu,elindeki ateşi sönmesin diye arada bir kontrol ediyordu.

“Tanya,” dedim,elimdeki ağır kılıcı kaldırmaya uğraşarak. “bunu yapabileceğime emin değilim.”

Tanya kızıl saçlarını sım-sıkı topuz yapmıştı,kollarını göğüsünde kavuşturmuştu ve yüzünde tek damla makyaj yoktu.Yüzü yüzlerce yıl savaşlarda gün geçirmiş bir savaşçı gibi sertti. “Sadece bir kılıç savaşı.”

Senin için söylemesi kolay, diye düşündüm.Elindeki ağır bir kılıçla,insanların bakışlarıyla ve önünde inanılmaz derecede gıcık biriyle durmuyorsun.

“Bence Onap ile başlamalıydık,” dedi Ashley,bir kenarda durmuş,siyah çerçeveli gözlüklerinin ardından bana tedirgince bakıyordu.

“Onap nedir?” diye sordum ama Tanya beni duymamış gibiydi.Omuzlarını dikleştirerek, “Bir savaşçı savaşmayı zor yoldan öğrenmelidir.”diyordu.

Fredrick’in elinde de en az benim elimdeki kadar ağır,uzun,siyah bir kılıç vardı ama o sanki küçük,plastik bir sopa kaldırıyormuş gibi kılıcı hiç zorlanmadan tutuyordu.Buna özellikle gıcık olmuştum.Madem bu ağırlığı kaldıra biliyordu,hiç olmazsa gözüme sokmasaydı.Yalancıktan kaldıramıyor gibi yapabilirdi!

Elimdeki kılıcı dik tutmaya çalıştım.Omuzlarım düşmüştü,neredeyse yere devrilecektim.Bu halimle yiğit bir savaşçıdan başka her şeye benziyordum.

Yanımda Tanya’nın iç çekişini duydum.Tanya yakına gelip omuzlarımı sert bir şekilde çekti,sanırım kırılmıştı çünkü sağ omuzumdan bir çat sesi duydum.

“Hey,” dedim,Tanya’ya yüzümü buruşturarak bakarken. “omzumu kırmana gerek yoktu.”

Tanya elimdeki gümüş kılıcı çevirip kabzası olduğunu düşündüğüm yerini elime verirken, “Hiç film izlemedin mi?”dedi.

“İzledim,” dedim. “ama 2 metrelik bir kılıçla antrenman yapmadım.”

Dellis kıkırdadı.Ama Tanya gülmüyordu.“Hiç komik değil.Kılıçların nasıl tutulduğunu görmedin mi hiç?”

“Genellikle fantastik tür filmler izlerim,” dedim kendimi savunmak için.Ama Tanya hala sinirli ve aynı zamanda ciddi görünüyordu. “o yüzden belki de ilk olarak element büyüsü’yle başlamalıydık.”

Bu Tanya’dan  öğrendiğim bir başka şeydi,element büyüsü Özel’lerin kullandığı güçtü.Bence çok akıllıca bir isimdi.
“Kılıç en temel savaş silahlarından biridir,” dedi Tanya,parmağımın yerini değişirken. “Özel’lerde Onap’dan önce kılıç gelir.”

“Onap ne peki?” diye sordum,yine aynı konuya geldiğimizi görerek.

“Göreceksin,” dedi Tanya sabırla. “ilk önce kılıç kullanmayı öğrenmelisin.”

Tanya belimi yukarı kaldırırken,kaburgalarımın kırılmamasına şükrettim.Tanya hiç göründüğü gibi bir kadın değildi.Bana savaşmayı öğrettiğinde böyle sertti,kim bilir savaştığında neler yapıyordu.

Sonunda düz durmayı ve kılıcımı düz tutmayı öğrendiğimde,kılıç kullanmaya başlaya bilirim gibi görünüyordu.Tabi hala nasıl kullanacağımı bilmiyordum.

“Şimdi,” Tanya benim ve Fredrick’in arasında futbol koçu gibi durdu. “ilk hamleyi sen yap Fredrick.”

Fredrick kılıcını savurdu,öyle ki, eğer zamanında yana atlamasaydım herhalde şimdi yerde olurdum.Fredrick ben daha ne olduğumu öğrenmeden önce buraya gelmiş ve Tanya’dan savaşın tüm özelliklerini öğrenmişti.Bu kızmama neden olan bir başka sebepti.

“Hey!” diye bağırdık Olivia ve ben aynı anda.

“Neredeyse vuracaktın!” dedi Olivia. “Sadece eğitim amaçlı,unutma!”

Fredrick homurdandı,bense ayağa kalkmıştım bile.Yüzüme sert olduğunu düşündüğüm bir ifade yerleştirdim,kaşlarımı çattım.

“Pekala,Alida,” dedi Tanya,bana baktı. “onun hamlesinden iyi kurtuldun,ama bir dahaki sefere daha hızlı olman gerekiyor.Şimdi senin sıran.”

Kılıcımı kaldırdım;ama kendime pek öyle güvenmiyordum.Fredrick rahat bir tavırla bana bakıyordu,ama rahatlığını bozmaya kararlıydım.

Tam kılıcımı kaldırmıştım ki, Tanya beni durdurdu.“Hey,dur,dur,dur!” Tanya gülmemek için dudaklarını bir birine bastırdı. “Kılıcını doğru tutmuyorsun.Bu şekilde rakibinin ancak gözünü çıkara bilirsin.”

Kılcıma baktım;Tanya haklıydı.Kılıcı öyle bir açıyla tutmuştum  ki,kaldırdığımda Fredrick’in gözünü çıkara bilirdim ancak.

Ackley,Ashley ve Sindy kahkaha atmaya başladı.Diğerleri ise gülsünler mi gülmesinler mi bilemez bir şekilde duruyorlardı.

Fredrick gülmüyordu;gayet ciddi bir şekilde önümde duruyordu.“Kılıcı aşağı indir,” dedi usulca.

“Hiç komik değil!”diye bağırdım,Fredrick’in yem yeşil gözlerine gözlerimi dikerek.

“Biliyorum,” deyip boşta olan elini yukarı kaldırdı Fredrick. “ben gülmüyorum.”

“Herneyse,” diyen sesi duyuldu Tanya’nın. “Alida,kılıcı indir,yavaşça.Şimdi kaldır,ve savur.Eveet…”

Kılıcı indirdim,yavaşça kendime yaklaştırdım ve kaldırıp savurdum.Kılıç kalkarken Fredrick de kılıcını kaldırmıştı.Ama sanırım ben daha hızlı davranmıştım,çünkü kılıcı savurduğumda Fredrick’in kılıcı elinden çıktı ve birkaç santimetre yana düştü.

Bir alkış koptu.Bu kadar beğenilecek ne yaptığımı bilmiyordum,sadece Fredrick’in kılıcını düşürmüştüm.Ama herkes alkışlamaya başladığında titrekçe gülümsedim.

Fredrick de gülümsüyordu.Alkışlamıyordu ama alkışlamaması daha iyiydi.Rakibimin kılıcını düşürdüm diye kızması gerekiyordu,sanki iyi bir şey yapmışım gibi beni alkışlaması değil.

“Aferin,” dedi Tanya,ağızı kulaklarında gülümsüyordu o da. “böyle hızlı davran.Hızlı davranmak hep işe yarar.”

Fredrick’in hamlesi sırasında ben yine hızlı davranmıştım,kılıcını kaldırırken ben de aynı anda kılıcımı kaldırmıştım ve sanırım bu biraz kaba bir darbe olmuştu.Kılıcı Fredrick’in karnına geçirmiş olmalıydım.Fredrick’in kılıcı elinden düştü,neyse ki kılıcın koruyucu ucu vardı.Yani birine değdiğinde zarar vermiyordu.

“Özür dilerim,” dedim,Fredrick’e kalkması için yardım ederken.

“Sorun değil,” dedi Fredrick,yere düşmüş kılıcını aldı. “Tanya,devam edelim mi?”

Saatlerce kılıçla savaştık,bitirdiğimizde akşam oluyordu.Kan ter içinde kalmıştık ikimiz de.Dellis’in avuç içi ateşi de neredeyse sönüyordu,herhalde yorgun düşmüştü.Tanya Onap’la eğitime başlaya bileceğimizi söyledi.

“Daha ışıklı bir yerde yapa bilir miyiz?” diye soludu Dellis,ateşi sönüyordu.Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. “Ölmek üzereyim de.”

“Pekala,” dedi Tanya. “çatı katına gidelim.”

Bodrumdan çıktığımızda  Dellis avuç içi ateşini söndürmüştü.

“Onunla mutfağa gideceğim.”dedi Ashley,hala nefes nefese olan Dellis ona tutunmuştu. “Bir şeyler hazırlayayım.Siz devam edin.”

Ashley ve Dellis mutfağa gittiler,biz de daha ne olduğunu bilmediğim Onap denen şeyle eğitim için çatı katına gittik.

“Öncelikle,” dedi Tanya,çatı katındaydık.Çatı katı genişti,kocaman bir penceresi vardı ve neyse ki ışıl ışıl parıldayan orta boy bir avizesi vardı.Çatı katına gittiğimize herkes mutlu olmuş gibiydi. “Onap’ın ne olduğunu söyleyeyim.Onap,Özel’lerin esas saldırı aletlerindendir.Evan,” Evan ilk bakıldığında tabanı camdan gibi görünen,demirden kabzası olan uzun bir şeyi Tanya’ya verdi.Tanya silahı ondan aldı,kabzasından tuttu ve salladı.Silahın tabanı bir anda gümüş bir ışıkla doldu.Onap Tanya’nın elinde adeta Star Wars’ta gördüğüm ışın kılıçları gibi parıldıyordu.

“Bu,gerçek bir Onap değil,” dedi Tanya. “gerçek bir Onap size zarar verirdi.O yüzden de eğitim amaçlı sahtesini yaptık.”

“Estenor da Onap kullanıyor mu?” diye sordum,şaka değildi zaten.Kimse de gülmedi.Bir soruydu bu.

“Onun ne kullandığı belli olmaz.”dedi Tanya,gözleri yine uzaklara daldı.Bu haliyle bana Kyle’ı hatırlatıyordu. “Kılıç,hançer,Onap,hatta yay bile kullana bilir.Aslında çoğu zaman gücünü kullanır.”

“Peki nasıl kullanılıyor?”diye sordum gümüşi ışık saçan sahte Onap’a bakarak.

“Göstereyim.Windiana,” Windiana elinde tabanı siyah bir ışık saçan başka bir Onap’la-muhtemelen bu da sahteydi-usulca Tanya’nın önüne geldi.Tanya sahte Onap’ı Windiana’ya savurdu.Onap’tan kulak tırmalayıcı bir ses çıktı,ama Windiana iyiydi.Onap Windiana’nın bacağına çarpmıştı sadece.

“Gerçek bir Onap Windiana’nın içinden geçmeli.”dedi Tanya,dediğini hayal etmeye çalıştım ama başaramadım. “Bu özel bir çalışma gerektiriyor.”

“Bir dakika,herkes bunu yapabiliyor mu?” diye sordum odadakilere göz gezdirerek.

“Şey,neredeyse evet.”dedi Ackley,kafasını eğerek. “Tabi hiçbirimiz gerçek düşmanlar karşısında denemedik.”

“Deneyceksiniz,” dedi Tanya.

“Pekala,başlayalım o zaman.”dedim,gümüşi Onap’ı Tanya’dan aldım. “Gece çökmek üzere,daha element büyüsü çalışacağız.”

Saatlerce çalıştık,neyse ki rakibim Olivia’ydı.Saatler sonunda Olivia da,ben de nefes nefese ve ter içindeydik.Tanya başını yukarı aşağı salladı.Bana baktı. “Hiç fena değil,”

Ağızım kulaklarımda gülümsedim. “Hiç kolay değil.”

“Sadece Onap’ı savurma açını daha iyi hesaplamalısın,” dedi Tanya. “gelecek sefere daha iyi olacaksın,eminim.”

“Pekala,artık element büyüsü çalışmasına geçe bilir miyiz?” dedi Tony,yeşil bir beyzbol topunu elinde evirip çeviriyordu. “Çünki artık gece oldu.”

Element büyüsü,şimdiye kadar karşılaştığım en zor şeydi.Kılıçla savaşmak,Onap’la savaşmak çok kolaydı ama bu tam bir irade gerektiriyordu.İnsanın kendine güvenmesi ve odaklanması gerekiyordu.Bu da bence mümkün değildi.

“Odaklan!”diye gürleyen sesi geldi Tanya’nın.Tanya iyi bir kadındı,ama gerekirse çok sert de olabiliyordu.Şimdi de tam bir komutan gibi davranmaya başlamıştı.

Tam bir saattir önümdeki kömür siyahı küçük kayayı yakmaya çalışıyordum.Tanya buna izin veriyordu,çünkü Asley sonrasında gök güçleriyle yanmış tavanı tamir edecekti.Ama yapamıyordum ki,sürekli dikkatim dağılıyordu.Ama yapmalıydım.Eğer bir taş karşısında acizsem,gerçek bir düşman karşısında ne yapa bilirdim ki?

Derin bir nefes aldım.İçimdeki güce odaklanmaya çalıştım,Tanya’nın dediği gibi.Onun için söylemesi kolaydı tabi,bana ne olduğumu söylediğinde beni inandırmak için önümde bir fidan yaratmıştı,herhalde Element büyüsü yapmak ona su içmek kadar kolay geliyordu.Tanrı biliyor ya,profesyonel olduktan sonra insana her şey kolay geliyordu.

Şimşekli havaları düşündüm,ne kadar da sevinirdim o zaman.Yağmur çıktığında dışarıda oynayan ben değil miydim?Bir şimşek yaratamaz mıydım?Gözlerimi kapadım.Hiçbir şey duymamaya,hiçbir şey görmemeye,sadece önümdeki kayaya odaklanmaya çalıştım.

Lanet olası şimşekler, diye düşündüm,içimden gülmek geliyordu ama gülmemek için dudaklarımı bir birine bastırdım. Lanet olası babam,gelin artık!

Sonunda gök gürültüsüne benzer kulakları sağır eden bir ses duyduğumda,sevinçten dört köşe bir şekilde gözlerimi açtım.Önümde yanıp kül olmuş aynı kaya duruyordu.





Logo Design by FlamingText.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Okuduğum bloglar