İtiraf etmeliyim ki,eğitim için karanlık
bir odada,insanlar bana bakarken Fredrick ile kılıç savaşı yapacağım hiç aklıma
gelmezdi.
Evet,Tanya doğru bir eğitimin
böyle olacağını söylemişti.Sanırım bodrum katına inmiştik,burada etrafı
aydınlatan sadece Dellis’in avucundaki cılız ateşti.Dellis bir tarafta
durmuştu,elindeki ateşi sönmesin diye arada bir kontrol ediyordu.
“Tanya,” dedim,elimdeki ağır
kılıcı kaldırmaya uğraşarak. “bunu yapabileceğime emin değilim.”
Tanya kızıl saçlarını sım-sıkı
topuz yapmıştı,kollarını göğüsünde kavuşturmuştu ve yüzünde tek damla makyaj
yoktu.Yüzü yüzlerce yıl savaşlarda gün geçirmiş bir savaşçı gibi sertti.
“Sadece bir kılıç savaşı.”
Senin için söylemesi kolay, diye düşündüm.Elindeki ağır bir kılıçla,insanların
bakışlarıyla ve önünde inanılmaz derecede gıcık biriyle durmuyorsun.
“Bence Onap ile başlamalıydık,”
dedi Ashley,bir kenarda durmuş,siyah çerçeveli gözlüklerinin ardından bana
tedirgince bakıyordu.
“Onap nedir?” diye sordum ama
Tanya beni duymamış gibiydi.Omuzlarını dikleştirerek, “Bir savaşçı savaşmayı
zor yoldan öğrenmelidir.”diyordu.
Fredrick’in elinde de en az benim
elimdeki kadar ağır,uzun,siyah bir kılıç vardı ama o sanki küçük,plastik bir
sopa kaldırıyormuş gibi kılıcı hiç zorlanmadan tutuyordu.Buna özellikle gıcık
olmuştum.Madem bu ağırlığı kaldıra biliyordu,hiç olmazsa gözüme
sokmasaydı.Yalancıktan kaldıramıyor gibi yapabilirdi!
Elimdeki kılıcı dik tutmaya
çalıştım.Omuzlarım düşmüştü,neredeyse yere devrilecektim.Bu halimle yiğit bir
savaşçıdan başka her şeye benziyordum.
Yanımda Tanya’nın iç çekişini
duydum.Tanya yakına gelip omuzlarımı sert bir şekilde çekti,sanırım kırılmıştı
çünkü sağ omuzumdan bir çat sesi duydum.
“Hey,” dedim,Tanya’ya yüzümü
buruşturarak bakarken. “omzumu kırmana gerek yoktu.”
Tanya elimdeki gümüş kılıcı
çevirip kabzası olduğunu düşündüğüm yerini elime verirken, “Hiç film izlemedin
mi?”dedi.
“İzledim,” dedim. “ama 2 metrelik
bir kılıçla antrenman yapmadım.”
Dellis kıkırdadı.Ama Tanya
gülmüyordu.“Hiç komik değil.Kılıçların nasıl tutulduğunu görmedin mi hiç?”
“Genellikle fantastik tür filmler
izlerim,” dedim kendimi savunmak için.Ama Tanya hala sinirli ve aynı zamanda
ciddi görünüyordu. “o yüzden belki de ilk olarak element büyüsü’yle başlamalıydık.”
Bu Tanya’dan öğrendiğim bir başka şeydi,element büyüsü
Özel’lerin kullandığı güçtü.Bence çok akıllıca bir isimdi.
“Kılıç en temel savaş silahlarından biridir,” dedi Tanya,parmağımın yerini değişirken. “Özel’lerde Onap’dan önce kılıç gelir.”
“Kılıç en temel savaş silahlarından biridir,” dedi Tanya,parmağımın yerini değişirken. “Özel’lerde Onap’dan önce kılıç gelir.”
“Onap ne peki?” diye sordum,yine
aynı konuya geldiğimizi görerek.
“Göreceksin,” dedi Tanya sabırla.
“ilk önce kılıç kullanmayı öğrenmelisin.”
Tanya belimi yukarı
kaldırırken,kaburgalarımın kırılmamasına şükrettim.Tanya hiç göründüğü gibi bir
kadın değildi.Bana savaşmayı öğrettiğinde böyle sertti,kim bilir savaştığında
neler yapıyordu.
Sonunda düz durmayı ve kılıcımı
düz tutmayı öğrendiğimde,kılıç kullanmaya başlaya bilirim gibi görünüyordu.Tabi
hala nasıl kullanacağımı bilmiyordum.
“Şimdi,” Tanya benim ve
Fredrick’in arasında futbol koçu gibi durdu. “ilk hamleyi sen yap Fredrick.”
Fredrick kılıcını savurdu,öyle
ki, eğer zamanında yana atlamasaydım herhalde şimdi yerde olurdum.Fredrick ben
daha ne olduğumu öğrenmeden önce buraya gelmiş ve Tanya’dan savaşın tüm
özelliklerini öğrenmişti.Bu kızmama neden olan bir başka sebepti.
“Hey!” diye bağırdık Olivia ve
ben aynı anda.
“Neredeyse vuracaktın!” dedi Olivia.
“Sadece eğitim amaçlı,unutma!”
Fredrick homurdandı,bense ayağa
kalkmıştım bile.Yüzüme sert olduğunu düşündüğüm bir ifade
yerleştirdim,kaşlarımı çattım.
“Pekala,Alida,” dedi Tanya,bana
baktı. “onun hamlesinden iyi kurtuldun,ama bir dahaki sefere daha hızlı olman
gerekiyor.Şimdi senin sıran.”
Kılıcımı kaldırdım;ama kendime
pek öyle güvenmiyordum.Fredrick rahat bir tavırla bana bakıyordu,ama rahatlığını
bozmaya kararlıydım.
Tam kılıcımı kaldırmıştım ki,
Tanya beni durdurdu.“Hey,dur,dur,dur!” Tanya gülmemek için dudaklarını bir
birine bastırdı. “Kılıcını doğru tutmuyorsun.Bu şekilde rakibinin ancak gözünü
çıkara bilirsin.”
Kılcıma baktım;Tanya haklıydı.Kılıcı
öyle bir açıyla tutmuştum
ki,kaldırdığımda Fredrick’in gözünü çıkara bilirdim ancak.
Ackley,Ashley ve Sindy kahkaha
atmaya başladı.Diğerleri ise gülsünler mi gülmesinler mi bilemez bir şekilde
duruyorlardı.
Fredrick gülmüyordu;gayet ciddi
bir şekilde önümde duruyordu.“Kılıcı aşağı indir,” dedi usulca.
“Hiç komik değil!”diye
bağırdım,Fredrick’in yem yeşil gözlerine gözlerimi dikerek.
“Biliyorum,” deyip boşta olan
elini yukarı kaldırdı Fredrick. “ben gülmüyorum.”
“Herneyse,” diyen sesi duyuldu
Tanya’nın. “Alida,kılıcı indir,yavaşça.Şimdi kaldır,ve savur.Eveet…”
Kılıcı indirdim,yavaşça kendime
yaklaştırdım ve kaldırıp savurdum.Kılıç kalkarken Fredrick de kılıcını
kaldırmıştı.Ama sanırım ben daha hızlı davranmıştım,çünkü kılıcı savurduğumda
Fredrick’in kılıcı elinden çıktı ve birkaç santimetre yana düştü.
Bir alkış koptu.Bu kadar
beğenilecek ne yaptığımı bilmiyordum,sadece Fredrick’in kılıcını
düşürmüştüm.Ama herkes alkışlamaya başladığında titrekçe gülümsedim.
Fredrick de
gülümsüyordu.Alkışlamıyordu ama alkışlamaması daha iyiydi.Rakibimin kılıcını
düşürdüm diye kızması gerekiyordu,sanki iyi bir şey yapmışım gibi beni
alkışlaması değil.
“Aferin,” dedi Tanya,ağızı
kulaklarında gülümsüyordu o da. “böyle hızlı davran.Hızlı davranmak hep işe
yarar.”
Fredrick’in hamlesi sırasında ben
yine hızlı davranmıştım,kılıcını kaldırırken ben de aynı anda kılıcımı
kaldırmıştım ve sanırım bu biraz kaba bir darbe olmuştu.Kılıcı Fredrick’in
karnına geçirmiş olmalıydım.Fredrick’in kılıcı elinden düştü,neyse ki kılıcın
koruyucu ucu vardı.Yani birine değdiğinde zarar vermiyordu.
“Özür dilerim,” dedim,Fredrick’e
kalkması için yardım ederken.
“Sorun değil,” dedi Fredrick,yere
düşmüş kılıcını aldı. “Tanya,devam edelim mi?”
Saatlerce kılıçla
savaştık,bitirdiğimizde akşam oluyordu.Kan ter içinde kalmıştık ikimiz
de.Dellis’in avuç içi ateşi de neredeyse sönüyordu,herhalde yorgun düşmüştü.Tanya
Onap’la eğitime başlaya bileceğimizi söyledi.
“Daha ışıklı bir yerde yapa bilir
miyiz?” diye soludu Dellis,ateşi sönüyordu.Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.
“Ölmek üzereyim de.”
“Pekala,” dedi Tanya. “çatı
katına gidelim.”
Bodrumdan çıktığımızda Dellis avuç içi ateşini söndürmüştü.
“Onunla mutfağa gideceğim.”dedi
Ashley,hala nefes nefese olan Dellis ona tutunmuştu. “Bir şeyler
hazırlayayım.Siz devam edin.”
Ashley ve Dellis mutfağa
gittiler,biz de daha ne olduğunu bilmediğim Onap
denen şeyle eğitim için çatı katına gittik.
“Öncelikle,” dedi Tanya,çatı
katındaydık.Çatı katı genişti,kocaman bir penceresi vardı ve neyse ki ışıl ışıl
parıldayan orta boy bir avizesi vardı.Çatı katına gittiğimize herkes mutlu
olmuş gibiydi. “Onap’ın ne olduğunu söyleyeyim.Onap,Özel’lerin esas saldırı
aletlerindendir.Evan,” Evan ilk bakıldığında tabanı camdan gibi
görünen,demirden kabzası olan uzun bir şeyi Tanya’ya verdi.Tanya silahı ondan
aldı,kabzasından tuttu ve salladı.Silahın tabanı bir anda gümüş bir ışıkla
doldu.Onap Tanya’nın elinde adeta Star Wars’ta gördüğüm ışın kılıçları gibi
parıldıyordu.
“Bu,gerçek bir Onap değil,” dedi
Tanya. “gerçek bir Onap size zarar verirdi.O yüzden de eğitim amaçlı sahtesini
yaptık.”
“Estenor da Onap kullanıyor mu?”
diye sordum,şaka değildi zaten.Kimse de gülmedi.Bir soruydu bu.
“Onun ne kullandığı belli
olmaz.”dedi Tanya,gözleri yine uzaklara daldı.Bu haliyle bana Kyle’ı
hatırlatıyordu. “Kılıç,hançer,Onap,hatta yay bile kullana bilir.Aslında çoğu
zaman gücünü kullanır.”
“Peki nasıl kullanılıyor?”diye
sordum gümüşi ışık saçan sahte Onap’a bakarak.
“Göstereyim.Windiana,” Windiana
elinde tabanı siyah bir ışık saçan başka bir Onap’la-muhtemelen bu da
sahteydi-usulca Tanya’nın önüne geldi.Tanya sahte Onap’ı Windiana’ya
savurdu.Onap’tan kulak tırmalayıcı bir ses çıktı,ama Windiana iyiydi.Onap Windiana’nın
bacağına çarpmıştı sadece.
“Gerçek bir Onap Windiana’nın
içinden geçmeli.”dedi Tanya,dediğini hayal etmeye çalıştım ama başaramadım. “Bu
özel bir çalışma gerektiriyor.”
“Bir dakika,herkes bunu
yapabiliyor mu?” diye sordum odadakilere göz gezdirerek.
“Şey,neredeyse evet.”dedi
Ackley,kafasını eğerek. “Tabi hiçbirimiz gerçek düşmanlar karşısında
denemedik.”
“Deneyceksiniz,” dedi Tanya.
“Pekala,başlayalım o
zaman.”dedim,gümüşi Onap’ı Tanya’dan aldım. “Gece çökmek üzere,daha element
büyüsü çalışacağız.”
Saatlerce çalıştık,neyse ki
rakibim Olivia’ydı.Saatler sonunda Olivia da,ben de nefes nefese ve ter
içindeydik.Tanya başını yukarı aşağı salladı.Bana baktı. “Hiç fena değil,”
Ağızım kulaklarımda gülümsedim.
“Hiç kolay değil.”
“Sadece Onap’ı savurma açını daha
iyi hesaplamalısın,” dedi Tanya. “gelecek sefere daha iyi olacaksın,eminim.”
“Pekala,artık element büyüsü
çalışmasına geçe bilir miyiz?” dedi Tony,yeşil bir beyzbol topunu elinde evirip
çeviriyordu. “Çünki artık gece oldu.”
Element büyüsü,şimdiye kadar
karşılaştığım en zor şeydi.Kılıçla savaşmak,Onap’la savaşmak çok kolaydı ama bu
tam bir irade gerektiriyordu.İnsanın kendine güvenmesi ve odaklanması
gerekiyordu.Bu da bence mümkün değildi.
“Odaklan!”diye gürleyen sesi
geldi Tanya’nın.Tanya iyi bir kadındı,ama gerekirse çok sert de
olabiliyordu.Şimdi de tam bir komutan gibi davranmaya başlamıştı.
Tam bir saattir önümdeki kömür
siyahı küçük kayayı yakmaya çalışıyordum.Tanya buna izin veriyordu,çünkü Asley
sonrasında gök güçleriyle yanmış tavanı tamir edecekti.Ama yapamıyordum ki,sürekli
dikkatim dağılıyordu.Ama yapmalıydım.Eğer bir taş karşısında acizsem,gerçek bir
düşman karşısında ne yapa bilirdim ki?
Derin bir nefes aldım.İçimdeki
güce odaklanmaya çalıştım,Tanya’nın dediği gibi.Onun için söylemesi kolaydı
tabi,bana ne olduğumu söylediğinde beni inandırmak için önümde bir fidan
yaratmıştı,herhalde Element büyüsü yapmak ona su içmek kadar kolay
geliyordu.Tanrı biliyor ya,profesyonel olduktan sonra insana her şey kolay
geliyordu.
Şimşekli havaları düşündüm,ne
kadar da sevinirdim o zaman.Yağmur çıktığında dışarıda oynayan ben değil
miydim?Bir şimşek yaratamaz mıydım?Gözlerimi kapadım.Hiçbir şey
duymamaya,hiçbir şey görmemeye,sadece önümdeki kayaya odaklanmaya çalıştım.
Lanet olası şimşekler, diye
düşündüm,içimden gülmek geliyordu ama gülmemek için dudaklarımı bir birine
bastırdım. Lanet olası babam,gelin artık!
Sonunda gök gürültüsüne benzer
kulakları sağır eden bir ses duyduğumda,sevinçten dört köşe bir şekilde
gözlerimi açtım.Önümde yanıp kül olmuş aynı kaya duruyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder