7.3.15

Şimşek kız'ın güncesi-Prenses'in dönüşü-6. bölüm (Özel'lerin yeni barınağı)



6.bölüm (Özel'lerin yeni barınağı)

Birkaç dakika daha yol kat ettik.Tanya gülümsüyordu,ama ben yorulmaya başlamıştım.Tanya hiç gitmediğim,dar yolları izliyordu.Bense hiçbir şey demeden duruyor,onun söylediklerini düşünüyordum.
Tanya benim güçlerim olduğunu söylemişti.Hala bu düşünceler aklımda dönüp duruyor,beni çileden çıkarıyordu.Gördüğüm kabusu düşünüyordum,tahtta oturan o iğrenç adamı ve Kyle’ı.O gördüğüm Estenor muydu?Eğer güçlerim varsa,şimdiye kadar neden fark etmemiştim?Bu bir rüya mıydı,çünki gerçekte bu kadar inanılmaz şeyler olamazdı.Yolda giderken kendimi bir çok kez çimdiklemiştim,ama rüya değildi.Sanırım bu inanılmaz şey,hiç olmadığı kadar gerçekti.
Aklımı kemiren soruyu sonunda sordum.“Bir rüya gördüm.Kabus gibi bir şey.İğrenç bir adam bir tahtta oturuyordu,örümcek ağları ile kaplıydı ve dumanlı gri gözleri vardı.Kahyamız Kyle ona benden bahsediyordu.Ne konuştuklarını bilmiyorum ama benim hakkımda konuşuyorlardı.Bu rüya günlerce aklımda döndü durdu.Sence bu gördüğüm Estenor muydu?”

Tanya bana baktı,gözleri kocaman açılmıştı. “Bu bir işaret,” dedi, gözlerime bakarak.Mas mavi gözlerim onun kestane kahverengisi gözleri ile buluştu. “bu az zamanımızın kaldığını gösteriyor.Bu rüya görme işi Özel’lerde olur,çoğu zaman olmuş şeyleri,olanları ve olacakları görürler.Bu çok önemli bir yetenek.”

“Herkeste var mı bu?” diye sordum,başka bir ağaçlık yoldan dönerken.Yorulmuştum ama hiçbir şey demedim. “Bütün Özel’lerde?”

“Evet,elbette.”dedi Tanya,gülümsedi. “Bu arada vardık.”

“Bir şey daha,” dedim. “rüyada ürpertici bir ses fısıltıyla bana adımı kelimesi kelimesine söylüyor,bundan sonra korkunun,kötülüğün beni asla yalnız bırakmayacağını,bir gölge misalı beni takip edeceğini,bitmesi için çığlık atıp yalvaracağımı ama artık çok geç olacağını söylüyordu.Çok korktum.Sence bu da mı bir işaret?Senin beni farkettiniğini anlamış olabilirler mi?”

Tanya durdu,yüzünde tedirgin bir ifade vardı. “Onlar tıpkı benim gibi herkesi farkettiler.Artık kaçacak yer yok.Güvenli bir yer yok.Estenor seni farketti;ki sen Özel’lerin tek kurtarıcısısın-“

“Öyle değilim,öyle olmadığımı biliyorsun.Daha hiçbirşey bilmiyorum.”dedim onun sözünü keserek.

“Öylesin,ayrıca sen de herkes gibi kısa sürede öğreneceksin.Barınakta tanışacağın arkadaşlar da senin gibi ilk başta bir halt bilmiyorlardı ama zamanla öğrendiler.” Tanya kafasını salladı. “Neyse,şunu anlamanı istiyorum ki, bundan sonra korku peşini bırakmaz.Artık herşeyi biliyorsun ve bu ilk kabusun,bu ilk işaretin olacak.”   

Önüme baktım.Bir kaç metre ötemizde,ağaçlıkla kaplı bir yerde,gerçekten güzel bir saray vardı.Siyah ve beyaz renklerindeydi,malikane gibiydi.Büyüktü,koyu siyah kapısına beyaz zambaklardan bir çeleng asılmıştı.Kocaman pencereleri vardı,evin çatısında da çatı katı olduğunu tahmin ettiğim bir pencere vardı.Evde siyah beyaz renklerinde olmayan tek pencere oydu,gri renkteydi.

Tanya gülümsedi. “İşte Özel’lerin barınağı.”

“İçerisi de dışarısı kadar büyüleyici mi?” diye sordum,ağızım bir karış açık kalmıştı.Ev gerçek anlamda büyüleyici’ydi.Kocamandı ve 1000 odası yoksa bana bundan sonra kırmızı babun diye bilirdiniz.

“Hem de nasıl,” dedi Tanya,eve doğru yürümeye başlamıştı bile. “hadi gel,seni içeridekilerle tanıştırayım.”

“Karles amcalarda kaldığın zaman burada olacaksın,” dedi Tanya,eve doğru yürürken.Evin etrafında büyümüş çalılıklar vardı. “daha sonra kamp yeniden kurulursa-onun için de Hayat Vaadi’ni bulmalıyız-ailene durumu söyler ve kampa gidersin.Ama biz şimdiki görevi bitirene kadar burada kalman en iyisi.”

“Sence kampı kurtara bilecek miyiz?” diye sordum usulca,Tanya büyümüş bir çalıyı itti.

Tanya kafasını salladı. “Bunu yapmadan önce Hayat Vaadi’nin nerede olduğunu öğrenmeliyiz.Onun içinse Allison’u bulmalı ve ondan bilgi almalıyız.”

“Peki ama…Eğer Allison’u bulacağım zaman boyunca burada kalacaksam,sonrasında kampı kurtarmak ve Hayat Vaadi’ni bulmak için de sizinle birlikte savaşmalıyım.O zaman da…O zaman herhalde diğerlerine herşeyi söylemekten başka çaremiz kalmayacak?”

Tanya bir kez daha kafasının yukarı aşağı salladı.“Görünüşe göre başka çaremiz yok.Tabi eğer sen kampı bulmakta bize yardım etmek istersen.”

“Tabi ki isterim. Sonuçta ben de bir özelim ve bir düşmanımız varsa…Eee…Neydi adı,Estenor.Herhalde ben ve ailem de tehlikedeyim demektir.”dedim,ışıl ışıl gülümseyerek.Hala inanamıyordum.Bir kaç saat boyunca deli saçması adlandırılabilecek şeyler duymuştum,birinin yanında hiçbir şey olmadan,sadece elleriyle tam önümde bir fidan yarattığını görmüştüm ve Özel’lere yardım etmek için evimden ayrılıp gidiyordum.Üstelik bu yaptıklarımın hiçbirinden de pişman olacağımı sanmıyordum,yani,şimdilik.Eğer Özel’sem,Özel gibi davranacaktım.

“Bu arada seni eğitmeliyiz,” dedi Tanya,kapıya yaklaşıyorduk. “kılıçla savaşmayı ve en önemlisi güçlerini kullanmayı öğrenmelisin.”

“Burada kaç Özel var?” diye sordum.

“Şey,evin için dışından daha küçük aslında.Burada benimle birlikte en fazla 9 özel var.Tabi kampı kurtardıktan sonra başka özel’leri de çağıracağız ve kampta olacaklar.”

Peki,artık bana kırmızı babun diyebilirsiniz.

Tanya durdu.Kapıya yaklaştı ve mırıldandı. “Tanya Zaytseva.Nelya’yı getirdim.”
“Tanya?” Bir kız sesi geldi kapının arkasından. “Sen misin?Parolayı söyle.” 
“Kristal avize.”dedi Tanya,bu bir parola için bile çok fazla basitti.Ama doğruydu,çünki biraz sonra kapıdan bir ‘klik’ sesi geldi ve kapı ardına kadar açıldı.Tanya ve ben içeri girdik.Tanya haklıydı,evin içerisi dışarısından daha küçüktü.Tanya ve ben daire biçimli holü geçtik,açık bir kapıdan içeri girdik.İçerisi uzun,siyah beyaz meşe mobilyalarla dekore edilmiş bir odaya açılıyordu.Bir tarafta zebra desenli bir kanepe vardı,kanepede üç kişi oturmuştu.Windiana,Olivia ve Fredrick’ti bunlar.Başka bir tarafta üzeri kitaplarla dolmuş büyük bir masa ve etrafında 5 sandalye vardı.Sandalyelerde de insanlar oturuyordu,5 kişi kafa kafaya vermiş konuşuyordu.Bunlardan 4-ü erkek 1-si kızdı.Kızlardan biri eski görünümlü bir kitabın sayfalarını karıştırıyor,iri siyah gözlerinin üzerindeki siyah çerçeveli gözlüklerini her dakika yukarı kaldırarak  birşeylere bakıyordu,tozpembe saçları sürekli gözüne düşüyordu.Diğerleri ise konuşuyorlardı.Başka 2 kız ise kanepenin hemen yanındaki beyaz döşeli koltuklara geçmişlerdi,kızlardan biri dizinin üzerine beyaz bir dizüstü bilgisayar yerleştirmişti,açık kahverengi kısa saçları vardı,uzun gri gözleri ekranda geziniyordu.“Hey,millet!” diye bağırdı Tanya,odadaki kafası karışmış Özel’lere bağırdı.Özel’ler başlarını kaldırdılar.Olivia ve Windiana beni görünce ağızı kulaklarında gülümsediler. “Size Şimşeğin kızı’nı taktim etmek isterim.Alida Nelya Marmaris!”
Kanepede oturan,bilgisayarlı,açık kahverengi saçlı kız kaşlarını çattı.“Biraz çabuk olmadı mı bu Tanya?”

“Fazla zamanımız yok,Dellis.”dedi Tanya,kız bilgisayarı kapadı. “Bence şimdiden burada olmalı.”

Gülümsemeye çalıştım.Titrekçe el salladım.“Merhaba.”

Olivia ve Windiana hemen yanıma gelip bana sarıldılar,merhaba dediler.Onlar da en az benim kadar şaşkın görünüyorlardı.Diğerlerine baktım.Fredrick de merhaba demişti ama diğerleri hala hafifçe şaşkındı.

“Pekala,herkes ayağa kalksın.”dedi Tanya,garip sessizlikten ve gerginlikten hoşlanmamış gibiydi. “Tanışma zamanı!”

Tanışma zamanından hoşlanmazdım,ayrıca 10 kişinin ismini hala nasıl aklımda tutacağım bilmiyordum.

Benimle tanışmaya ilk önce erkekler geldi.Pek yumurta gibi olduğumu söyleyemezdim ama yine de erkeklerin ilk önce tanışması klassikti.

Koyu kahverengi saçlı,gözleri garip bir kendini beğenmişlik pırıltısı ile parlayan bir çocuk geldi önce.Elimi fazla samimi bir şekilde sıkarak “Tony Mesteel.Tanrı’nın oğlu.Tanıştığıma memnun oldum.”dedi aşırı bir kendini beğenmişlik tonlamasıyla.

Tony’nin elini hemen bıraktım. “Ben de.”dedim yalan söyleyerek.

Baya zeki görünümlü ve ağırbaşlı olan  Ackley Stepline elimi samimi bir şekilde sıktı ve usulca gülümseyerek “Ackley Stepline.Gök elementi Özel’i.”dedi.

Onunla da el sıkıştım.“Tanıştığımıza memnun oldum.”

Uzun boylu,atletik yapılı ve iri yarı bir çocuk geldi sonunda.Ona gökdelene bakarmış gibi bakıyordum. ”Evan Donewen.Yer elementi Özel’i.”dedi elimi dostane bir tavırla sıkarak.

“Tanıştığıma memnun oldum.”dedim,ona da gülümseyerek.

Erkeklerden sonra kızlar biraz ürkekçe yanıma geldi.Bir an acaba onları yakıp küle dönüştüreceğimi falan mı sanıyorlardır diye düşündüm ama bu düşünceyi hemen aklımdan attım.

“Merhaba,tanıştığımıza memnun oldum.” Benimle ilk tanışan kız tozpembe saçlı,iri siyah çerçeveli gözlüklü kızdı.koyu siyah gözleri hem zeki,hem de kararlı olduğunu gösteriyordu.Ayrıca kız dost canlısı da görünüyordu.Kendisi Ackley’nin kız kardeşiydi.“Ben Ashley Stepline.Gök elementi Özel’i.”

“Tanıştığımıza memnun oldum.”

Başka bir kız yanaştı, açık kahverengi saçlı,kızdı bu.Onun adının Dellis olduğunu biliyordum.El sıkıştık. “Dellis Omega.Ateş elementi Özel’i.”

Tanya’nın söylediğine göre Şimşek elementi Özel’leri-ve dolayısıyla ben de-ateşten hoşlanmazdık.O yüzden onunla el sıkışırken çok fazla durmadım,birkaç saniye önce elimi çekmiştim. “Tanıştığımıza memnun oldum,Alida.”

Dellis’in yanındaki kanepede oturan kız elimi sıktı.Kızın Fredrick gibi yeşil gözleri,siyah uzun saçları vardı. “Ben Sindy Macomber.Buz kızıyım.”

Tanya ona kaşlarımı çatarak baktığımı görünce hemen anlattı. “Ah,şey söylemeyi unuttum.Buz kızları da Özel’ler gibidir,güçleri buzdur.Buz meleklerinin çocuklarıdırlar.Çok güçlü ve tehlikelidirler.”

Sindy küstahca gülümsedi.Evet,küstahca diye bilirdik.“Evet,tehlikeli.Teşekkürler,Tanya.”

Sindy’den o kadar da hoşlanmamıştım.Ama bir şey demedim.

 “Herkesle tanıştığına göre,” dedi Tanya,ağızı kulaklarında gülümsüyordu. “artık eğitim zamanı.”




Logo Design by FlamingText.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Okuduğum bloglar