3.5.18

Okudum Bitti - George Orwell - 1984


george orwell 1984 ile ilgili görsel sonucu

Herkese merhaba ben Menolly!

Okul,sınavlar,ödevler falan derken iyice uğramaz oldum buraya,nasıl yazı yazıldığını bile unutmuşum hatta :D Ama özledim,hazır kitaplarımı bitirmişken ve elimde biriken bir sürü yazı varken,geleyim de güncelleyeyim burayı dedim.

Görmeyeli nasılsınız?Herkes iyi mi?Eminim bir sürü değişiklik olmuştur,gidip blog yazılarını da okusam iyi olur.
Şimdi ise yeni bitirdiğim kitaplardan bahsetmem gerek.


Bir blog yazısında rastlamıştım bu kitaba,daha önce neden görmedim bilmiyorum,ama iyiki okumaya karar vermişim.Şimdiye kadar eminim çoğu insanın,benden başka birçoğunuzun okuyup da beğendiği kitap 1984.


Ä°lgili resim

İngiliz yazar George Orwell’in 1949 yılında yayımlanan ve kısa sürede kült mertebesine erişmiş eseri 1984, 1949 yılında yayımlanmıştır. Distopya türünde bir roman olan 1984, “Büyük Birader”, “Düşünce Polisi”, “101 Numaralı Oda”, “2+2=5” gibi çeşitli terminolojileri ve kavramları günümüz lugâtına dahil etmiştir. George Orwell kitapları arasında en çok bilinen eserdir.
Romanın adı “Avrupa’daki Son Adam” ismiyle yayımlanmak istenmiştir fakat Orwell’ın yayıncısı başarılı bir pazarlama stratejisiyle kitabın adını Bin Dokuz Yüz Seksen Dört olarak değiştirmiştir.
Roman, II. Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan totaliter rejimlere ağır bir eleştiri niteliğindedir ve romandaki alegoriler ve semboller bu totaliter devletleri işaret etmektedir.
George Orwell 1984 kitap özeti kısaca belirtilmek gerekirse romanın dünyası üç ayrı rejimle yönetilmektedir: Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya... Sovyetler Birliği’ni andıran Okyanusya, düşünmeden itaat eden  ve Büyük Birader adında birine bağlılıkları olan halkın yaşadığı devlettir. Toplumdaki tüm insanların hareketleri, düşünceleri ve davranışları izlenmektedir. Bir yeraltı örgütü olan muhalif özellikteki Kardeşlik ve bu örgütün lideri Goldstein, bu toplumun düşmanı olarak görülür. Romanın baş karakteri Winston’ın çeşitli olaylara dahil olmasıyla roman, okuyucuların akıllarında birtakım soru işareti bırakacaktır: Büyük Birader ve Goldstein gerçekten yaşıyorlar mıdır?

Evet,nereden başlayacağımı pek bilemiyorum...


george orwell 1984 film ile ilgili görsel sonucu

Konusunu okuduğumda gerçekten meraklanmıştım.Bu tür ütopik dünyalar bana hep ilginç gelmiştir,bu aralar kötü sonlu hikayelere de bağışıklık kazanıyorum.Bu yüzden sonu kötü bitse bile okumayı çok istemiştim,özellikle kült bir yapım olduğu için.

Başlangıçta,yazarın anlattığı dünyayı kavramakta güçlük çekmiştim,ama yavaş yavaş kafamda parçaları birleştirince,kitabın bahsettiği dünya yavaş yavaş şekillenmeye başladı.İnsanın gerçekten tüylerini ürperten bir hayal gücü,tüyler ürperten bir hikaye.En çok da böyle bir dünyanın var olabilme ihtimali korkutuyor insanı.

Winston Smith'in yavaş yavaş kafasındaki partiye ve sisteme karşı olan düşünceleri başkalarında da görmeye başlaması,bunların somut bir hal alması ve kendisi gibi düşünen Julia ile karşılaşmasını,daha sonra ise bu ikilinin sistemin ilkesini anlamalarını harika bir hayal gücü ve müthiş bir anlatımla okuyucuya anlatıyor kitap.
Kitabın belli bölümlerine sıkıştırılmış ve şimdi için bile güncel olan bazı konular,izlendiğimiz gerçeği,Büyük Birader karakteri,bu kitabın okuyucuya kattığı şeyler çok fazla.Bence sadece bir kitap değil,hem de bir uyarı,bir çağrı.Dünyanın bu hale gelmemesi için çok önceden alınmış bir önlem önemi taşıyor.
Yer yer beni korkutan,yer yer tüylerimi diken diken eden bir çok sahne oldu,ama özellikle sonu,tek kelimeyle mükemmeldi.
Söyleyecek çok bir şey yok,anlatılmaz,yaşanır bu kitap.Eğer okumadıysanız,ölmeden önce okumalısınız bence.
Kitabı Dimash Kudaibergen'in 'Eternal Memory' şarkısı ile okudum.Her dinlediğimde özellikle kitabın ortalarındaki o müthiş bölümleri hatırlayacağım.
Bu arada,şarkı çok güzel çince bir şarkı,dinlemenizi tavsiye ederim.


george orwell 1984 film ile ilgili görsel sonucu

O zaman hadi yazıyı kitaptan alıntılarla bitirelim.

" Aşağıdaki ucu yırtık afiş,rüzgardan dolayı sallandıkça İNGSOS yazısı bir görünüğ bir kayboluyordu.İngsos.İngsos'un kutsal ilkeleri.Yenikonuş,çiftdüşün,geçmişin değiştirilebilir olması.Deniz dibinin ormanlarında amaçsızca dolaşıyormuş gibi,canavarın kendisi olduğu canavarca bir dünyada yitip gitmiş gibi hissetti kendisini.Yapayalnızdı.Geçmiş ölmüştü,geleceği düşleyebilmek ise olası değişdi.Halen yaşamakta olan tek bir insanın bile onun tarafında olduğuna dair ne güvence vardı elinde?Ya da,Parti egemenliğinin sonsuzadek sürmeyeceğini nasıl bilebilirdi insan?Sanki yanıt onlardaymış gibi,Doğruluk Bakanlığının beyaz duvarında yazılı partinin üç sloganı ilişti gözüne:
SAVAŞ BARIŞTIR ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR BİLGİSİZLİK KUVVETTİR
Cebinden bir yirmibeş sent çıkardı.İşte onun üzerinde de,küçük,sade harflerle aynı sloganlar yazılıydı,arka yüzde de Büyük Biraderin portresi vardı.Paranın üzerinden bile o gözler insanı izliyordu.Paraların üzerinde,oullarda,kitap kapaklarında,bayraklarda,posterlerde,sigara paketlerinde,her yerde,sizi izleyen gözler ve sizi sarıp sarmalayan bir ses.Uyurken ya da uyanırken,çalışırken ya da yemek yerken,içerde ve ya dışarıdayken,banyoda ve ya yataktayken,fark etmezdi,kaçamazdınız.Kafatasınızın içindeki birkaç santimetreküp dışında,hiç bir şey size ait değildi.

Sadece buradan bile kitabın konusunu anlaşılmıyor mu?Anlatışılış şekli ve güzelliği.
Özgürlüğün olmadığı bir yerde,geçmişin ve şimdinin olmadığı,geleceğin başkaları tarafında şekillendiği bir yerde,umut var mıdır?

" Her gün,her an,geçmiş sürekli yenileniyordu.Böylece,Partinin tüm tahminlerinin doğrulu belgelerle kanıtlanabiliyoru.O anın gereksinimleriyle çelişen herhangi bi haber ya da düşüncenin,kayıtlarda kalmasına izin verilmezdi.Bütün tarih,gerektiği zamanlarda silinip yenden yazılabilen bir yazboz tahtasına dönmüştü.Böylece,herhangi bir yalanlamayı kanıtlamak olasılığı kalmıyordu.Arşiv Dairesinde,Winston'ın çalıştığı bölümden çok daha büyük olan bir başka bölümün görevi,işlevlerini tamamlamış,yok edilmesi gereken kitap,gazete ve başka belgeleri saptayıp toplamaktı.Siyasal yaşamdı bir değişiklik ya da Büyük Biraderin yanlış tahminleri yüzünden,kimbilir kaçıncı kez kaleme alınmış Times'ın bir sayısı,ilk tarihini taşıyarak arşivlerde durmaktaydı.Aynı sayıdan bir tane daha yoktu ki onunla çelişsin!Kitaplar da toplanıp sil baştan yazılıyor ve yapılan değişiklik belirtilmeden yeniden yayımlanıyordu.Winston'ın aldığı ve iş biter bitmez yok ettiği,yazılı emirlerde,hiçbir zaman,bir sahterkarlığın yapılacağına dair bir cümle bulunmazdı,istenilen,yalnışların,baskı hatalarının ya da yalnış baskıların,doğruluk adına düzeltilmesiydi. "


"Bilinçleninceyedek başkaldırmayacaklar,başkaldırmazlarsa da hiçbir zaman bilinçlenmeyecekler.
Bu,diye düşündü,Parti kitaplarından birinden bir alıntı olabilirdi.Parti,elbette,proterleri zincirlerinden kurtardığını öne sürüyordu.Devrimden önce,kapitalistler tarafından acımasızca ezilmişler,aç bırakılıp kırbaçlanmışlardı;kadınlar köür madenlerinde çalışmaya zorlanmış(doğrusunu söylemek gerekirse,kadınlar hala kömür madenlerinde çalışıyorlardı),çocuklar henüz altı yaşında fabrikalara işçi olarak satılmışlardı.Ama aynı zamanda Pari çifdüşün ilkelerine bağlı kalarak,birkaç basit kuralla,proterlerin hayvanlar gibi baskı altında tutulmaları gereken,aşağılık yaratıklar olduklarını öğretiyordu.Gerçekten onlar hakkında çok az şey bilinirdi,ama çalıştıkları,üredikleri sürece ne yaptıklarının bir önemi yoktu.Proterler yönetimsiz bırakıldıkları zaman,Arjantin'in ovalarına salınıvermiş sığırlar gibi,doğal buldukları ilkel bir yaşam birimi geliştirmişlerdi.Doğarlar,sokaklarda büyürler,on iki yaşında işe gitmeye başlarlar,kısa bir güzellik ve cinsellik döneminden geçip yirmi yaşında evlenirler,otuz yaşında orta yaşlı olurlar ve ortalama almış yaşında ölürlerdi.Ağır bir çalışma hayatı,ev ve çocuk sorunu,komşularla ufak tefek tartışmalar,sinema,futbol,bira ve her şeyden önemlisi kumar,akıllarının ufkunu doldururdu.
Partinin cinsel disiplin eğitimi onlara uygulanmıyordu.Rastgele cibnsel ilişkiler cezalandırılmıyor,boşanmaya izin veriliyordu.Eğer proterler herhangi bir gereksinim duymuş olsalardı,ibadete ve dine bile izin verilecekti.Kuşkunun sınırları dışındaydılar.Partinin sloganında belirtildiği gibi: 'Proterler ve hayvanlar özgürdür.' 
Winston eğildi ve dikkatle varis yarasını kaşıdı.Yeniden kaşınmaya başlamıştı.He aynı soruya takılıp kalıyordu: 'Devrimden önce hayat nasıldı?' Bunu bilmesine olanak yoktu.Bayan Persons'dan ödünç almış olduğu,çocuklara okutulan tarih kitabını çıkarttı raftan ve bir bölümü günlüğüne geçirmeye başladı:
Eskiden,şanlı Devrim yapılmadan önce,Londra bugünkü gibi güzel bir kent değildiçKaranlık,pis,kimsenin doğru dürüst yiyecek br şey bulamadığı,yüzlerce ve binlerce yoksul insanın yalınayak dolaştığı,uyuyacak bir dam altı bile bulamadığı,sefil bir yerdi.Sizler yaşında çocuklar,zalim efendileri için günde on iki saat çalışırlardı.Yavaşlarlarsa kırbaçlanırlar,yalnızca bayak ekmek ve suyla beslenirlerdi.Bu korkunç yoksulluğun ortasında,emirlerinde otuz kadar hizmetçi çalıştıran varlıkların oturduğu,birkaç güzel, kocaman ev vardı.Bu varlıklı kişilere kapitalist denirdi.Bunlar yan sayfadaki resimde de görüldüğü gibi şişko,iğrenç yüzlü,çirkin adamlardı.Frak denilen siyah giysileri,silindir şapka denen soba borusu gibi garip,parlak şapkaları vardı.Bu,kapitalistlerin üniformasıydı ve başka kimsenin bunu giymesine izin verilmezdi.Dünyadaki her şey kapitalistlerinde,herkes onların kölesiydi.Bütün topraklar,evler,fabrikalar ve para onlarındı.Eğer birisi onlara başkaldırırsa,onu tutuklarlar,ya da işine el koyarak açlıktan ölmeye terk ederlerdi. "

" NASIL yapıldığını anlıyorum.Ama NEDEN yapıldığını anlamıyorum.
Önceleri de pek çok kez olduğu gibi,acaba deli olan ben miyim diye düşündü.Belki bir deli yalnızca tek kişilik bir azınlıktı.Bir zamanlar,dünyanın güneş çevresinde döndüüne inanmak bir delilik belirtisi sayılıyordu,bugün ise geçmişin değiştirelemez olduğuna inanmak...Bu inancı besleyen tek kişi kendisi olabilirdi ve eğer inancını kimse paylaşmıyorsa o halde bir delirdi.Ama deli olduğu düşüncesi onu kaygılandırmıyordu.Onu dehşete düşüren,yanılmış olması olasılığıydı.
Çocuklar için yazılmış tarih kitabını aldı.Büyük Biraderin kapaktakı resmine baktı.İnsanı donduran o gözlere baktı.Büyük bir kuvvet üzerinize basınç uyguluyordu sanki;kafatasınızı delip beyninize balyozla vuruyor,inançlarınızı söküp alıyor,sizi beş duyunuza bile inanmamaya zorluyordu.Sonunda,Parti iki kere ikinin beş ettiğini duyuracak ve insan da buna inanmak zorunda kaacaktı.Bu sav eninde sonunda öne sürülecekti,durumların mantığı bunu gösteriyordu.
"ÖZGÜRLÜK İKİ KERE İKİNİN DÖRT ETTİĞİNİ SÖYLEYEBİLMEKTİR.EĞER BUNA İZİN VERİLİRSE,GERİSİ KENDİLİĞİNDEN GELİR."

  "Giremezler,"dedi Winston,biraz daha umutla dolmuştu. "doğru.İnsanın içine giremezler.İnsan olarak kalmanin bir değer taşıdığını içinde gerçekten hissediyorsan,somut bir sonuç elde etmesen bile,onları yenmişsin demektir."
"Portakal der,limon der St Clement'in çanları,
Bana üç farthing borcun var,der St.Martin'in çanları,
 Ne zaman ödeyeceksin? der Old Bailey'in çanları
 Varlıklı olduğum zaman, der Shoreditch'in çanları."
Kitaptan aklımda kalan şeylerden biri de bu dizeler olacak.Çünkü çok hoşuma gitti ve aynı zamanda kitaptaki çok şaşırdım sahnelerle ilgili.

" Savaşın işlevi yok etmektir;yalnız insanları değil,insan emeğinin ürünlerini yok etmektir.Savaş,kitlelerim rahatını ve sonuçta zekasının artmasını sağlamak için kullanılabilecek malzemenin havaya uçurulması ya da denizlerin dibine yollanmasıdır.Savaş endüstrisi,tüketim maddeleri üretmeksizin işgücünü kullanmanın akıllıca bir yoludur.Örneğin bir Yüzen Kale,birkaç şilebin yapımına harcanabilecek emekle ortaya çıkar.Sonra kullanılmamaktan eksildiği için,hiç kimseye bir yararı dokunmadan,sökülür ve muazzam emeklerle yeni bir kale yapılır.Savaşlar,halkın asgari gereksinimlerinden fazlasını tükecek şekilde tasarlanmaktadırlar.Ama gerçekte,halkın gereksinimleri hakkında sürekli daha düşük değerler verildiği için,en gerekli maddelerin sıkıntısı çekilir.Egemen kitleleri bile sıkıntıdan pek uzak tutmamak,izlenen politikanın ilkelerindendir.Genel bir kıtlık,ufacık ayrıcalıkların bile önemini artırır ve dolayısıyla iki grup arasındaki farkın büyük görünmesine yardım eder. " 


"Şunu asla unutma;her zaman üzerine basılacak bir yüz bulunacaktır.Partinin düşmanı olan çılgın biri olacak ve o hep aşağılanarak,defalarca yenilecektir.Elimize düştüğünden bu yana yaşadıklrın,başkaları için de sürecek,daha da kötüleşecektir.Casusluklar,ihbarlar,tutuklanmalar,işkenceler,idamlar,ortadan kaybolmalar,asla son bulmayacak.Parti güçlendikçe acımasızlaşacak;muhalefet zayıfladıkça,despotluk güçlenecektir.Goldstein ve onun yolundan gidenler sonsuza dek var olacak.Her gün,her an yenilgiye uğrayacak,aşağılanacak,gülünç duruma düşürülecek,ama hep yaşayacaklardır.Seninle yedi yıldır oynadığım bu oyun kuşaklar boyu yinelenecek,her seferinde daha da ustalaşacak.Doğru yoldan ayrılanlar burada acıma dilenecek,kendilerini yitirecek,acıyla bağıracak,ayaklarımıza kapanacaklar.İşte hazırlamakta olduğumuz dünya bu.Zaferle olduğu kadar,dehşetle de dolu bir dünya olacak.Utkuların ve zaferlerin birbirini izleyeceği bir dünya...Görüyorum ki, dünyanın nasıl olacağını anlamaya başladın.Sonunda anlamaktan öte,kabullenecek ve onun bir parçası olacaksın."
 Bu dünyada yaşayan her bir insanın okuması gereken bir kitap.Okumalı ve aklımızdan çıkarmamalıyız.Sonumuzun böyle olmaması için,okumalıyız bu kitabı.

Başka yazılarda görüşmek üzere!
Jaa ne minna! ^_^
Logo Design by FlamingText.com

6 yorum:

  1. ooooooo süfer bişi okumuşsuuuun :)

    YanıtlaSil
  2. 1984 ən sevdiyim kitablardan biridir. Kitab sadəcə möhtəşəmdir. Kitabda bəzi hissələr məsələn lüğətdən bəzi sözlərin çıxarılması və sair, əvvəlcə qəribə görünsə də necə dərin təsiri ola biləcək bir şey olduğunu anlayırsan. Bu cür bir çox şeylə kitab sadəcə insanı düşündürə bilir. Bir kitabdan da gözlədiyimiz elə budur. sonda isə bunu yazım. Big Brother is watching you!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrudan da heyrətamizdir,belə kitabları neçə dəfə oxusan da eyni həzzi alırsan.
      Big Brother is watching you! :)

      Sil
  3. Bu kitabı çox sevirəm. Məncə hər kəs oxusun😊

    YanıtlaSil

Okuduğum bloglar