4.9.18

Kitap - Hermann Hesse - Doğu Yolculuğu


hermann hesse doğu yolculuğu alıntı ile ilgili görsel sonucu

Bir Hermann Hesse kitabı daha bitti.


Yazın ortasında aniden gelen bir istekle Demian'ı yeniden tek nefeste okuyup bitirmemden sonra,Hesse'nin bir kitabına daha başlamıştım.O da bir kaç güne bitti.
Demian'ı tekrar okumak istememin nedeni,kitabı ilk defa geçen yıl yaz aylarında,temmuzun ortası-haziran sonu gibi okuyup bitirmemden kaynaklanıyordu.Ayrıca,son günlerde kitabı hatırlıyordum ve ya kitaptan dizeleri ve içimde yeniden açıp okuma isteği güçleniyordu.Sonuç olarak geçen yıldan itibaren başucu kitabım,en sevdiğim kitap olarak seçtiğim Demian'ı yeniden okudum.
Ve inanır mısınız yine hoş duygular içinde gülümseyerek bitirdim.Sanırım her okuyuşumda(her yıl tekrar tekrar okumayı düşünüyorum) bambaşka duygular yaşatacak bana Demian.
Bu defa da kitapta kendimi buldum,bu defa da kitap bana yeni bir şeyler kattı,ilk okuyuşumda sezmediğim ya da farketmediğim bazı şeyleri farkettim ve bir kez daha zevk aldım.Bundan sonra da her yıl yazın kitabı yeniden okuyacağım.

Neyse,konumuz bitirdiğim kitap Doğu Yolculuğu.

Çok da uzun olmayan ve yazarın kendi yolculuğunu (kitapta anlatıcı H.H olarak geçiyor) anlatan bir hikaye:
Doğu'ya yolculuk ediyorduk, ama Ortaçağ'a, ya da Altın Çağ'a da yolculuk ediyorduk. İtalya'dan, ya da İsviçre'den geçiyorduk, ama bazen de geceyi onuncu yüzyılda geçiriyor, atalarımıza, ya da perilere konuk oluyorduk. Tek başına kaldığım zamanlarda kendi geçmişimden mekânlarla ve insanlarla sık sık karşılaştım, eski nişamlımla Ren'in yukarılarındaki orman kenarında dolaştım. Sonra herhangi bir vadide grubuma yeniden katıldığmda, Cemiyat şarkılarını dinleyip liderler çadırının karşısına kamp kurduğumda anlıyordum ki çocukluğuma yaptığım gezinti, ya da Sanço'yla at binmem de bu yolculuğun bir parçasıydı; çünkü bizim tek hedefimiz Doğu'ya varmak değildi, daha doğrusu bizim Doğu'muz salt bir ülke, ya da coğrafi bir yer değil, ruhun yurdu ve gençliğiydi, hem her yerdi hem de hiçbir yer, tüm zamanların yekvücut olmasıydı."
Hermann Hesse'nin, ilkgençlik yıllarından beri hayranı olduğu Doğu ve Doğu felsefesi, mistisizmi ve hayat görüşü, onun pek çok kitabının temelini oluşturmuştur. Doğu Yolculuğu, yalnızca Hermann Hesse'nin değil, Alman dilinin de en güzel, en şiirsel anlatılarından biri.

Doğu Yolculuğu,ama aslında doğuya doğru yapılan bir yolculuk değil,Hesse'nin diğer kitaplarındaki gibi kendini bulmaya yapılan bir yolculuk aslında.Okurken,olayları H.H karakterinin gözünden görüyor ve daha önce Hesse'nin öykülerindeki bazı karakterlere de yeniden rastlıyoruz.Mesela,Siddhartha'dan,ya da kayıkçı Vasudeva'dan bahsediyor H.H.
Doğu yolculuğuna çıkan karakterler arasında başka öykülerde,yazarın kendi öykülerinde var olan ya da hayali bazı karakterler adeta masalsı bir tarzda anlatılıyor.Bir cemiyetten bahsediliyor,cemiyetin kuralları ve onun geçmişinden.Bununla birlikte,yolculuğun kendine bir şey katmadığını ve cemiyetten,yolculardan geriye sadece kendisinin kaldığını sana H.H.'nin yolculuk hakkında bir kitap yazmaya karar vermesiyle,aslında gerçeklerin onun düşündüklerinden çok farklı olduğuna tanık oluyoruz.H.H'ın yeniden kendini bulmasıyla kitap sonlanıyor.

Kitabı Lindsey Stirling - First Light ile okudum.

Yine Hesse'nin hayal kırıklığına uğratmayan ve bu sefer biraz huzurlu bir gülümseme ile okuduğum bir öyküsü.Okumanızı tavsiye ediyorum.

~~~~~~~~~~
Doğulu bilge dostumuz Siddhartha gibi düşünüyorum.Bir ara şöyle demişti Siddhartha: "Sözcükler gizli anlamı ele geçirmeye elverişli şeyler değildir,her zaman biraz değişik gösterirler bu anlamı,biraz çarpıtır,biraz aptalca bir kimlikle donatırlar.Evet - bu kadarı da iyidir yine,bir kimsedeki hazine ve bilgeliğin bir başkasına budalalık gibi görünmesine de doğrusu bir itirazım yoktur."Yüzyıllar öncesi bizim cemiyet üyeleri ve tarih yazarları bu güçlüğün de farkına varmış,yılmadan onu da göğüslemiştir.Bu kişilerden,bu kişilerin en büyüklerinden biri ölümsüz bir şiirinde şöyle der:
Uzaklara yolculuk eden bir kişinin yaşadıkları
Gerçek diye beklediklerinden uzaktır çokluk
Dönüp gelende yurduna sağda solda anlattıkları
Uydurma sayılır ve palavracıya çıkar adı.
Gözleriyle görmediği,hissetmediği şeylere
İnanmaz insanlar kapalıysa gönül kapıları.
Biliyorum görüp geçirmemiş toy kişilerin
Benim anlatacaklarıma da yoktur pek inanacakları.

~~~~~~~~~~~~~~
Bazen de bir çocuk olarak kendimi buldum karşımda,okuldaki arkadaşlarla çıkıp kelebek kovaladı ya da susamurunu seyrettik.Öyle anlar oldu ki okuduğum kitaplardaki sevdiğim kişilerle sarıldı çevrem,Almansor'un ve Parzival'in,Witiko'nun ya da Goldmund'un,bazen de Sancho Pansa'nın yanında atla gezip dolaştım,bir arada Barmakilere konuk olduk.Sonunda rastgele bir düzlülte yine bizim kafileye rastladım,cemiyetimizin şarkı ve ilahilerini işittim,rehberlerimizin çadırının karşısında bir yerde konakladım ve o saat anladım kiü yolumun beni bir ara çocukluğuma götürmesi ya da Sancho Pansa'yla at üzerinde yaptığım gezinti bu yolculuğun zorunlu bir parçasıydı;çünkü amacımız - yalnızca Doğu'ya ulaşmak değildi,daha doğrusu Doğu salt bir toprak parçası,coğrafi bir yer olmakla kalmayıp aynı zamanda ruhlarımızın anavatanını ve gençliğini oluşturmaktaydı,hemö her yerdeydi Doğu,hem hiçbir yerdeydi,tüm zamanların yekvücut olmasıydı.Ne var ki, bunun zaman zaman sadece bir an için bilincine vardığımı söyleyebilirim,bu da o vakitler tattığım büyük mutluluktu.Çünkü ancak söz konusu mutluluk daha sonra yine elimden çıkıp gittiği zaman işin farkına varıyor ama bundan artık kendime en ufak bir yarar ya da avuntu sağlayamıyordum.Çok değerli olup yerine konamayacak bir nesne elimizden çıkıp gittiğinde,bir düşten uyanmışız gibi bir duyguya kapılırız.
~~~~~~~~~~~~~
Aslında üzerinde pek düşünmeden: "Ama üzücü bir şey bu,"diye yükselttim sesimi.
"Bana göre başka şeylerden daha üzücü değildir," diye yanıtladı Leo. "Üzücüdür nelki,ama beri yandan güzeldir.Yasanın isteği böyle."
"Yasa mı?" diye sordum ben merakla. "Bu nasıl bir yasadır,Leo?"
"Hizmet yasası.Uzun yaşamak isteyen her varlık başkalarına hizmet etmek zorundadır.Başkalarını buyruğu altına almak isteyenlerin ömrü ise uzun olmaz."
"Peki,o zaman ne diye bu kadar çok kişi başkalarını sultası altına almak ister?"
"Yasadan haberleri yoktur da ondan.Başkalarına hükmetmek için doğmuş az insan vardır,bunlar bu işi yaparken neşe ve sağlıklarını yitirmezler.Hırs ve tamahla hükümdarlık mevkine yükselenlere gelince,bunların tümü hiçlikle son bulur."
"Hangi hiçlikle,Leo?"
"Senatoryumlarda örneğin."
Leo'nun söylediklerinden fazla bir şey anlamamıştım,ama yine de sözleri belleğimde kaldı,bir duygu kök saldı yüreğimde: Bu Leo her şeyi biliyor,görünürde efendileri olan bizim hepimizden belki de daha çok şey biliyordu.

Başka yazılarda görüşmek üzere!
Jaa ne minna! ^_^
Logo Design by FlamingText.com




4 yorum:

  1. heeey en sevdiğim yazara devam ediyooon :) ne güzeeel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tüm kitaplarını hunharca bitirmek istiyorum ehehe :D

      Sil
  2. Ben okurken zorlanıyorum bırakıyorum hep ama mutlaka okuyacağım

    YanıtlaSil

Okuduğum bloglar