9.8.18

Film - Rüzgar Gibi Geçti (Gone with the Wind) - Hayal Kırıklığı


rüzgar gibi geçti ile ilgili görsel sonucu

Bu bir hayal kırıklığı yazısıdır...

Bu yazıda size neden bir çizgi filmde duyduğunuz bir filmi izlememeniz gerektiğinden bahsedeceğim :)

Evet,ben Rüzgar gibi Geçti filmini Mimi çizgi filminde Mimi'nin kendisinden duymuştum.Taa çocukken ve Mimi'ye bayılırken.Taa o zamandan beri de aklımdaydı bu film.Ama izlememiştim.Yaz devam ederken birden aklıma gelince bir bakayım hadi dedim kendimi durduramayıp.Bakmaz olsaymışım.




gone with the wind ile ilgili görsel sonucu

Bir şeyleri yapmada düzensiz ve istikrarsız olsam da maalesef başladığım bir şeyi bitirmek isterim.Bu filmler ve kitaplarda özellikle böyle.Ve başladığım bir kitabı ve ya filmi sırf bu yüzden beğenmesem bile izlemeye ya da okumaya devam ediyorum.Neden ya neden...

İlk başta,beğenirim ya diyerek başladığım bir filmdi.Kanser edecek derecede uzun olması gözümü korkutsa da 'eski filmdir,normaldir' dedim geçiştirdim.Bitiririm sarar beni diyordum.Zira eski filmleri severim,bana o zamanları hatırlatır içimi ısıtırlar.
Keşke bu kadar emin konuşmasaymışım.
Neyse,hadi önce konusunu anlayalım bu kanser filmin:


gone with the wind ile ilgili görsel sonucu

Rüzgâr Gibi Geçti, orijinal adıyla Gone with the Wind, Margaret Mitchell'ın Pulitzer Ödüllü aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış 1939 ABD yapımı bir filmdir.
Film 14 dalda Oscar'a aday olmuş ve 10 dalda bu ödülü kazanmıştır. Zamanında Türkiye sinemalarında da gösterime girmiş, defalarca televizyonlarda oynamıştır.
Amerikan Film Enstitüsü'nün hazırladığı tüm zamanların En İyi Filmleri listesinde (AFI's 100 Years... 100 Movies) dördüncü sıradadır. Zamanında tüm dünyada toplam 400,176,459 $ hasılat yapmış olup enflasyona göre düzenlenen tabloya göre film tüm zamanların en çok gişe hasılatı yapan filmidir
1993 yılında Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi'nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir.

(not1: bunu yazarken sinirden delirmeyeyim diye yanda Queen açtım,şu an kendimi sakinleştiriyorum Freddie'nin sesiyle...)
(not2: farkettim de sevmediğim bir şey hakkında yazarken daha hevesli oluyorum :D)


gone with the wind ile ilgili görsel sonucu

Her şeye başlamadan önce söylemeliyim ki, ben filmi beğenmedim diye dünyanın sonu değil,sadece film hakkında ne düşünüyorsam onu yazacağım,izleyip de seven muhtemelen bir sürü insan vardır,lütfen bunu hakaret olarak kabul etmeyin,siz sevdiyseniz,saygı duyuyorum,ama ben beğenmedim.
(beğenmediysen neden izledin lan mal) der iç ses ve haklıdır da...

O zaman hadi hayal kırıklığımdan bahsedelim.

gone with the wind ile ilgili görsel sonucu


Film başladığından beri bir beğenmemezlik vardı zaten.Bilmiyorum,ilk önce bir garip gelmişti,devam ettikçe daha da artmıştı.İlk başta filmdeki karakterler ve ortam hoşuma gitmedi,ısınamadım.Özellikle de baş karakter Scarlett'a.Çok kendini beğenmiş,dünya kendi etrafında dönüyor gibiydi bence.Ben aslında o andan itibaren bırakmalıydım ama işte...
O dönemin soylu ortamından zaten hoşlanmadığımı söylemeliyim.

Filmde ilk ilgimi çeken orada burada gözümüze sokulan ırkçılıktı.Filmde elbette ki,siyahiler köledir.Özellikle de siyahi bir köle kız vardır ki, film boyunca,özellikle de ortalarda ve sonlarda,beni gerçekten rahatsız edecek derecede salak gösterilmişti.İzleyenler anlar neden bahsettiğimi.Hani ortalıkta cırtlak sesiyle dolaşan bir köle vardı ya o işte.Bununla da siyahileri gerizekalı gibi göstermişler.Bence çok fazla alçaltıcıydı.
Ayrıca babasının Scarlet'e söylediği bu sözleri de unutmayalım. 'Alt sınıflara, özellikle karalara karşı sert olmalısın.'


Ä°lgili resim

Çok uzun olduğunu söylemiştim değil mi?Film 222 dakika.Tamam uzun bir kurgu falan da abi o nasıl bir uzunluk ya...Bir de,filmin çok hızlı ilerlediğinden bahsetmiş miydik?Film başlıyor,Ashley evleniyor,Scarlet da evleniyor,Rhett ile tanışıyor,savaş başlıyor falan her şey o kadar hızlı ki...Zorlanarak takip ettiğimi hatırlıyorum.

gone with the wind scarlett ashley ile ilgili görsel sonucu

İzninizle Scarlett'e mal diyebilir miyim?

Scarlet karakterini oynayan aktris gerçekten harika iş çıkarmış ama karakter cidden gerizekalı.Hikaye boyunca Ashley'e takılıp kalması,üç adamla evlenip asla mutlu olmaması,Rhett'den önce evlendiği iki adamı değim yerindeyse harcaması,Ashley Melanie ile evlense de peşini bırakmaması,filmin sonunda 'Rhett aslında ben seni seviyormuşum' diye jetonun düşmesi...Ben anlamadım ya.Film boyunca ikilinin kavuşmasını,Scarlet'in artık bir şekilde Rhett'in sevgisine cevap vermesini bekledim ama hiç bir şey değişmedi.Hayır Ashley'de bu kadar ne vardı ki anlamadım?Çocuk seni zaten reddetmiş,üstüne evlenmiş,çocuğu olmuş,ayrıca kararsız salağın teki.Diğer tarafta senin için öl desen ölecek karizma bir adam var.Hayır nedir bu inat?...
Rhett'den olan kızı Bonnie öyle bir tatlıydı ki...Ama attan düşüp öldüğü sahnede içim gitmişti :(
Scarlett'in o dramatik sesiyle 'Oh Rhett' diyişi resmen beynime kazındı -_-
Daha sonra Güney-Kuzey iç savaşı başladığında gösterdiği irade ve Melanie'yi de alıp zar zor evine geri dönerken başından geçenler...Cidden çok güçlü bir kadın olduğunu göstermişti,ama hala küstah...
Rhett ile sadece eğlence için,çok zengin olduğu için evlendiğinden bahsetmiş miydik?

Neyse,sonuç olarak film sonunda Melanie 'Ashley ve Rhett'e iyi bak' diyip son nefesini verince ve Scarlett Ashley'den yine pas alamayınca,sonunda Rhett'in peşinden koşar ve olay 'ben aslında seni seviyormuşum da haberim yokmuş'a döner.Fakat Rhett'de artık Scarlett'a verecek sevgi ve dayanacak sabır kalmamıştır ve her şeyini toplayıp Scarlett'i de arkasında bırakarak sırra kadem basar.Ve Scarlett öylece kalır(yani anladığım kadarıyla çünkü sonu da tüm film gibi karmaşıktı...)
Eh be Scarlett,anca mı yavrum ya?...

Melanie'nin sonuna kadar Polyanna rolünü itinayla bozmaması da gözlerimi yaşarttı.Scarlett bildiğin Ashley'e sarkıyordu,Ashley ise film sonuna kadar kararsız malın tekiydi.Melanie tamam iyisin falan da kız kocana yapıştı kene gibi be kızım farket biraz ya...

Ä°lgili resim
*_*

Sonuç olarak filmde sevdiğim tek karakter Rhett oldu.Rhett Butler,atlı ve ya atsız(:D) her sahnesiyle bir ah çektırıyor.Her şekilde karizmatik adam.Clark Gable tek kelimeyle harikaydı.
Bir de bolca şahit olduğumuz Scarlett'ı sömürme sahneleri var tabii :D

Filmi yeterince gömdükten sonra,hoşuma giden kısımlardan bahsedebilirim.

Ä°lgili resim
*_*

Herhalde film tarihinin en güzel savaş sahnelerinin bir çoğu bu filmde yer alıyor.Oscar'ı haketmesinin sebeplerinden biri bence gerçekten kocaman prodüksiyonla çok gerçekçi ve büyük savaş sahneleri yaratılması.

O dönemin atmosferini yansıtmayı,duyguyu vermeyi başarıyorlar.Sanki gerçekten yüzyıllar öncesine gidiyorsunuz,o dönemi ve savaşı yaşıyor gibisiniz.Scarlett'in bitmek tükenmek bilmeyen gücü ve enerjisi,her şekilde kendine yetmeye çalışması ile siz de adeta onunla o dönemde yaşıyor gibisiniz.Eğer bu olmasaydı muhtemelen filmi sonuna kadar izlemeye dayanamazdım.

gone with the wind as god is my witness gif ile ilgili görsel sonucu
ve filmin en güzel sahnesi...

Film her dakikası ile sonra ne olacak acaba dedirtiyor.Bu da filmi bitirmemde bir etken,sonunu acayip merak ettim.Acaba Rhett'le kavuşacaklar mı diye izledim bile diyebilirim.Ama tabii umduğum gibi olmadı...

Film resmen detay dolu.Bir sürü karakter ve her sahne özenle çekilmiş,her yerde küçük detaylar izleyicilere sunuluyor.

Sanırım bu kadar,başka ne diyebilirim ki?14 dalda Oscar'a aday olmuş,10 dalda almış,Amerika'da tüm zamanların en çok sevilen ve izlenen filmi,Margaret Mitchell'in romanından uyarlanmış bu filmi beğendim mi?Hayır.İzlemesem de bir şey kaybetmezdim,ama eğer çok merak ediyorsanız izleyin,belki siz beğenirsiniz?
Benim genel olarak hoşuma gitmedi.Çok fazla tuhaflığı ve mantıksızlığı vardı.Saçma ve gereksizce uzun geldi.Kitabı belki de daha iyidir,kim bilir?
Tavsiye etmiyorum.Bende bıraktığı tek hiss hayal kırıklığı oldu.

Başka yazılarda görüşmek üzere!
Jaa ne minna! ^_^
Logo Design by FlamingText.com

1 yorum:

Okuduğum bloglar