İşte ikinci bölüm.Fikirlerinizi beklerim.İyi okumalar.
Normal geçen bir hayatta,anormal ne olabilir ki?
Okulda ölen küçük bir kız?Belki de.Kan yok,cinayet silahı yok.Peki neydi bu?İşte biz de bunu merak ediyoruz.
Yarın kalktığımda ürkütücü bir şekilde kabusu hala hatırlıyordum.Ama üzerinde durmamaya çalışıyordum.Sonuçta bu sadece kabustu.
Beni ve Jane’i okula
Kyle götürüyordu.
Kyle’ın bakışları
değişmemişti,hala derinlere bakıyor,sıkıcılığını bakışlarıyla daha da sıkıcılaştırıyordu.Onun yüzüne
bakamıyordum,sanki ona baktığımda gördüğüm ürpertici kabusu tekrardan
hatırlıyor gibi oluyordum.Kulağıma fısıldayan o sesi. Bir daha asla eskisi gibi güvende ve normal
olamayacaksın,Alida Nelya Valantine Marmaris.Bundan sonra her zaman korku seni
takip edecek,kötülük,arkandan gelen bir gölge gibi peşini bırakmayacak.Çığlık
atacak,bitirmek isteyeceksin ama artık çok geç olacak…
Kahyamız çantalarımızı
alırken,onda hala garip bir şeyler varmış gibi hissediyordum.Ona güvenmiyordum
işte.İçimde gördüğüm görüntülerin sadece çılgın bir hayal gücünün yarattığı bir
kabustan ibaret olduğunu söyleyip duruyordum,ama içimdeki sinsi bir hiss bunu
kabul etmiyordu.Ya sadece hayal ürünü
değilse? diye fısıldıyordu o düşünce.Ya
gerçekten de öyleyse?
Tanrı aşkına!Eğer öyle olsa bile rüyamda gördüğüm o iğrenç adamın kim olduğunu bile
bilmiyordum ki.Benim hakkımda ona bilgi vermiş olabilirdi,bu şüpheli bir şeydi ama
o gördüğüm yaratık neydi ki ya?Bunu anneme nasıl açıklardım?Rüyamda Kyle’ın
iğrenç bir yaratığa benim hakkımda bilgi verdiğini ve içimden bunun gerçek
olduğunu düşünen bir içgüdüme inanarak Kyle’ı kovmasını istediğimi mi?Bu
gördüklerim onu sevmediğim için hayal gücümle oluşturduğum bir şey de
olabilirdi ve bunun için sırf sıkıcılığı yüzünden para kazanmak için didinen
bir insanı işinden edemezdim ki!
“Görüşürüz kızlar,” dedi
annem,bizi kucaklarken.
“O neden bizimle geliyor
ki?” diye sordu Jane,uzun tırnaklı parmağıyla Kyle’ı işaret etti.Jane de Kyle’ı
en az benim kadar sıkıcı buluyordu,onu en az benim kadar sevdiğini de adım gibi
biliyordum.
“Çünki o bizim kahyamız
Jane ve bunu daha önce konuştuk sanıyordum!” Annem Jane’e kaşlarını çatarak
baktı. “Kyle iyi biri,ona artık alışın.”
“Rupert var ya.”diye
üsteledi Jane. “Bir kahyaya neden ihtiyacımız var?”
“Çünki Rupert günün 24
saati işte,evde olduğu tek günü de ya
çalışma odasında oturup anlam veremediğim saçmalıklar yaparak,ya da
uyuyarak geçiriyor.”Annemin sesinde sitemkar bir hava vardı.Elbette ki Rupert
evde tek çalışan kişi olduğu için,her gün evde olamıyordu.Rupert’ın kendine
ayıracak tek vaktini de annem ona çok görüyordu.Annemin anlam veremediği
şeyler,abimin yaşam tarzıydı,mesela blog yazmak.Ama Rupert’ın ona yanında
olamaması-manevi anlamda-annemin sinir ediyordu ve Rupert’ın ona maddi anlamda
yardımcı olması da sanırım işleri kolaylaştırmıyordu.Kyle ise onun manevi
anlamda tek yardımcısıydı.
Jane sustu,sanırım buna
verecek cevabı yoktu.Ya da cevap vermek istemiyordu diyelim,çünkü evdeki herkes
ailedeki baba yokluğu yüzünden sinirliydi,Jane de annemin fazla üzerine gitmek
istemiyordu,yoksa çok kötü bir kavga çıkara bilirdi.
Annem yanaklarımıza
birer öpücük kondurdu ve ikimize de bir kez daha güle güle dedi.Biz de Kyle’la
birlikte okula doğru gittik.
Kyle bizi okula
bıraktıktan sonra,yine anlam veremediğim bir şekilde kayboldu.Bunu nasıl ve
neden yapıyordu?Tabi,onun ders bitene kadar okulun bahçesinde beklemesine gerek
yoktu,ama en azından bir hoşça kal diye bilir,bize derslerimizde iyi zamanlar
dileyebilirdi.Bize farkettirmeden nasıl gittiği de başka bir muammaydı.
Okul günüm ortalama bir
öğrencinin yapabilecekleri kadar geçti.Elbette ki, bir 7-ci sınıf üst düzey
öğrenci,ben değil Shianna ola bilirdi.
Evet,Shianna herkesin
kıskana bileceği türden bir öğrenciydi.Derslerini yetiştirirdi,her zaman en
iyisine sahip olurdu.Bu da zengin olmanın başka avantajlarındandı tabi.
Yemekte,masalardan
birinde otururken Cenot dikkatimi çekti.Cennot okuldaki öğrencilerden
biriydi,bizim sınıftaydı.Bizimkilerin düşündüğüne göre ‘aşk acısı’
çekiyordu.Peh!Bunun nasıl bir şey olduğunu bilmesem de aşk acısı tabiri bende sadece bu kelimeyi deme hissini
uyandırıyordu;PEH!
Hem Cenot aşk acısı çekiyormuş gibi de görünmüyordu.Sia’yı
çoktan unutmuş gibi görünüyordu.
Size anormal olan normal
hikayemdeki bir başka gizemi söyleyeyim.Sia O’shelly.O da bizim sınıfta olan üstdüzey
öğrenci kızlardan biriydi.Sia diğerleri gibi değildi.Ben ve sınıftaki diğer
kızlar ondan hep korkmuştuk.Sia’nın küçük siyah delici gözleri,kafasının biraz
üzerinde sıkıca toplanmış altın sarısı saçları ve herzaman küçümseyici bir
tavır yapa bilen dolgun dudakları vardı.Ama Sia dönemin başında Cenot’la iki
gün çıktıktan sonra puf diye ortadan kaybolmuştu.Cenot Sia kaybolduktan sonra 1
hafta hafifçe şaşkın ve üzgün görünüyordu ama onun da şaşkınlığı ve üzgünlüğü
herkesinki gibi kısa bir süre sonra kaybolmuş ve yerini olağan hayat tarzına
bırakmıştı.
Yemeğimizin tam
ortasında sınıf başkanı Jessica geldi.Jessica’nın yüzünde saf bir dehşet
ifadesi seziliyordu.Shianna’ya yaklaşıp ”Shianna, çabuk gel,çok,çok kötü bir
şey oldu.“ dedi.Shianna bir an durup Jessica’ya baktı,sonra “Ne oldu?” diye
sordu.
“Hemen gelmen lazım,konu
kız kardeşin.”dedi Jessica,Shianna’nın kolunu yakaladı.Shianna ve Jessica
giderken ben de başka birkaç kişiyle beraber kötü şeyi görmek üzere onların
peşinden gittim.
Jessica’nın dediği kötü şeyi koridorda gördük.Bu kötü şey
Shianna’nın kardeşiydi.Evet,kardeşi.Orada öylece yatıyordu,kıpırdamıyordu.İçimden
bir ses nefes almadığını da söylüyordu.
Kan yoktu.Ama
Shianna’nın küçük kız kardeşi Priselia kıpırdamıyordu,nefes almıyordu ve kalbi
de atmıyordu.Kısacası ölmüştü.
Kalabalığın arasında
Olivia ve Windiana’yı buldum.Windiana Olivia’nın koluna yapışmıştı,Olivia ise
dudağını ısırıyordu.Onların yanına gelip “Ne oluyor kızlar?” diye
sordum.Windiana başını iki yana salladı.Olivia ise öylece dudağını ısırarak
durmaya devam etti.
Birkaç saniye sonra Shianna’dan
geldiğini bildiğim tüyler ürpertici bir çığlık duydum.Ardından
hıçkırıklar.Shianna kardeşinin üzerine eğildi.Kan yoktu,hiçbir şey
yoktu.Elbette ki kan olmadan öldürmenin başka yolları da vardı ama bu çok
garipti.Normal yolla olmamış bir cinayet gibiydi.Katil neden bıçak ya da silah
kullanmamış ve daha zor yollara baş vurmuştu ki?Ama şu anda tek bir gerçek
vardı,Priselia ölmüştü…
İyi Okumalar. :)
Teşekkürler:)
YanıtlaSilNeden teşekkür ettiğinizi bilmiyorum ama bir şey değil. :)
Sil