Şaka
yapmıyorum,ben normal değilim.Eğer normal bir şeyler arıyorsanız hemen
kaçın derim,çünki ben normal değilim.Tekrar ediyorum,normal değilim!
Bir
elementin kızı olduğumu öğrendiğimde,Güneşin anası'nın ve hatta tüm
diğer element çocuklarının bana bağlı olduğunu kendi kulaklarımla
duyduğumda inanamamıştım.Ama normal değildim.Ben Şimşeğin kızıydım!Kapak Tasarımı:Kristal Kitap
Leyla Seymen Bakü doğumlu,yazmaya ve okumaya küçük yaşlarından başlayan,ablasının birtanesi,herşeyi bir arada yapmaya bayılan,bazen kurduğu şeylerle ablasını bile şaşırtan,anormal derecede çalışkan,Blogger olmaya daha yeni başlamış ve kibrine yenilmemeye çalışan küçük bir Blogger'cıktır.Büyüdüğü Azerbaycan'dan,garip bir derecede dönüş yaparak Türkiye'ye taşmış,kardeş ülkeler arasında köprü olmuş,kendini iki yere bölüp iki vatana hasr etmiştir.Küçük yaşlarından ablası sayesinde öğrendiği Türkçe sayesinde evde Türkçe konuşmaya alışmış.Eve alınan(azıcık da ısrarla) türk dvd sayesinde yazmayı ve okumayı azıcık da olsa anlamış,okumayı öğrenmekte hiç zorluk çekmemiştir.Belki yazısı hala o kadar da iyi değildir.Açdığı Blog'da 88 kere kararlarını değiştirmiş,daha fazlası için didinip durmuştur.Tek hayali büyüyüp yazar olmaktır.
Bir kaç ay önce Aslı ilk kitabını bitirmiş,düzenlemeye geçmişti.Ben de bir düşünüm,belki bir dönüp ilk kitaba bir el atsam daha iyi olur diye karar verdim.Sonrasında bakıp,iyi ki de böyle karar vermişim dedim.O zaman kitabı yazdığımda fikirlerim şimdikinden o kadar farklıymış ki.O kadar saçmalığı düzelttim ki.Uzun lafın kısası baya bir şeyi değiştirerek,hatta kitabı yeniden yazarak,sizinle bölüm bölüm paylaşmaya karar vermiş bulunuyorum.
Düzeltmem,değiştirmem,ilave etmem gereken o kadar çok şey vardı ki,yetişemem diye çok korktum.Ama sonunda birinci kitabın son düzenlemesini bitirdim.Meğersem ne kadar hızlı olmuşum,diğer kitaplara geçmek için.Önce enine boyuna ilk hikayeyi düşünmeli,düzenlemeli,fazlalıkları çıkarmalı,eksikleri tamamlamalı,saçmalıkları azaltmalı ve elbette en önemli etken olan fil sonlarını düzeltmeliydim.Sonunda çok uğraştım,elli kez enine boyuna bir şeyleri düzelttim ve sonunda bitirdim.Ablama düzelttiğim her bölümü okumuşumdur.Ne kadar çok yüzümü buruşturmuştum saçmalıkları düzeltirken Tanrı bilir.Ama ortaya iyi bir şey çıkarmalıydım sonuçta.Ve amatörce yazdığım saçmalığı,orta dereceli bir fantastik hikayeye dönüştürmek çok zamanımı aldı.Ama hala baktığımda saçma olduğunu düşündüğüm şeyler var.Ama yaptığım şeye bakıp, 'e olduğu kadar artık,' demekten kendimi alamıyorum.Tüm bunlar bittikten sonra bir de amatörce hazırladığım,saçma ve bir o kadar da kötü kitap kapağı vardı.Ve tabi ki ablam bana burada da yardım etti,kendi bitirdiği kitabının kitap kapağını tasarlayan sevgili tatlı blogger Kristal Kitap'ı tavsiye etti.Ben de hemen üzerine atladım.Ama tabi benim kötü şansım,yine devreye girmişti ve sevgili blogger'ın yoğun zamanına denk gelmiştim.Sonrasında bir şekilde kapağı yapabildik.Kristal Kitap için baya zor olmuştu,gerçekten de öğrenmesi gereken çok şey olmuştu.Ama sonunda bana gönderdiği kapağa bakıp 'işte bu be!' demiştim.Gerçekten de bence çok güzel olmuştu.Kristal Kitap'a tekrar sonsuz teşekkürler.Sizce nasıl olmuş? :)
Burada bir çok kişinin emeği çok.Öncelikle yanımda olduğu için ve bana yardım ettiği için canım ablam Aslı'ya teşekkür etmeliyim.Ona ne kadar teşekkür etsem az.Sonrasında bence muhteşem ötesi kitap kapağı için Kristal Kitap'a teşekkür etmeliyim.Ona da teşekkür yetmeyecek galiba.Sonrasında da düzenlenen yeni kitabı ister parayla,ister de okurların gelip okuması için ücretsiz yayınlayacağım Wattpad.com,Mobidik.com sitelerine bir teşekkür etmem gerek,buradan.En sonunda da böyle güzel bir site yaptıkları için Goodreads'a teşekkür etmeliyim.Kitabımı Goodreads'a da ekleyeceğim,yazıyı okuyan arkadaşlar da eklerlerse sevinirim. :)
Ama tabi bu son değil.Size bölüm bölüm paylaşacağım Prenses'in dönüşü'nden sonra 4 kitap daha var.Belki beş.Daha tam emin değilim.İkinci kitap Hellen'in anahtarı daha düzenleniyor.Düzenleme ve denetleme bittikten sonra onu da okuyacaksınız. :)
Bir de,kitabın son bölümünü paylaştıktan sonra yorumlarınızı bekliyorum.İster kitap yorumu gibi Blogger'da paylaşırsınız,ister de yorum yazarsınız.Ama bana görüşlerinizi bildirin.Bu çok önemli. :)
Herneyse.Kitabın diğer sitelerde linklerini aşağıda göre bilirsiniz.
Ha bir de,kitabın şarkısı Withing Temptation-Bittersweet,onunla okursanız çok güzel olacaktır.
Wattpad'tan kitabıma bakmak için tıklayın. :)
Mobidik'ten bakmak için tıklayın. :)
Goodreads'tan bakmak için tıklayın. :)
İşte bu da düzenlenmiş,denetlenmiş ve deyim yerindeyse yeniden yazılmış Prenses'in dönüşü kitabımın 1-ci bölümü:
1. bölüm (Windiana'nın doğum günü)
Normal misiniz?Olmamalısınız.
Büyücü,melez ya da vampir falan olduğunuzu düşünün.Ama normal değilsiniz.Asla
olmadınız.
Üzgünüm,sizi böyle başlayarak telaşlandırmak istemezdim.Ama ayrıntılar için
zaman yok.Bir Özel olmak çok zamanınızın olmadığı anlamına gelir.Hiç uzatmadan
konuya gireyim.Aslında baya normal başladı.İnsanı çıldırtacak kadar normal.
Her şeyin başladığı,monoton,normal
günlerden biri olan,hiçbir şeyden haberim olmadığı pazar sabahı güneşin yüzüme
düşmesi ile gözlerimi açtım.Odaya vuran parlak ışıkta gözlerimi kırpıştırıp
gözlerimin ışığa alışmasını bekledim.Gözlerimin parlak ışığa alışması uzun
sürmedi, dikkatlice kalkıp komedinin üstündeki saate baktım.Saat 12-ydi. Ablam Jane kalkmış, hatta
yatağını bile toplamışdı.
’Bayan zeka!Yine benden
önce uyanmış!’ dedim kendi kendime.Gardiroba doğru yürüdüm.Üzerime beyaz bir
bluz ve kot pantolon giydim. Giyindikten sonra aşağı inmek için kapıya gittim.
Hemen sıkılmayın,çünki
bu baya normal başlayan anormal hikayede gizem var elbette.Gizem olmazsa
anormal hikaye nasıl anormal hikaye olur ki?
Bu normal başlayan
anormal hikayede gizem babamın kaybolmasıydı.Daha annem bana hamile olduğunu
anladığı dönemlerde olmuş bu.Gerçi annemi öyle bir halde bırakıp nasıl
kaybolduğunu aklım almıyor da,o başka mesele.İş için bir sefere gitmiş dedi
ablam bana.Ablam Jane’in bana söylediğine göre babam gemiciymiş.Bütün günü
gemide geçermiş.Günlerden bir gün babam çıktığı seferden geri dönmemiş.Başına
ne geldiyini kimse bilmiyor.Türlü türlü,hepsi de bir birinden korkunç hikayeler
uyduruldu ama hiç biri kesin değil.Ben babamı hatırlamıyorum,evde de garip bir
şekilde hiç fotoğrafı yok.Al sana bir gizem daha.Gizem şirketi kuracağım
birazdan.
Anneme evde neden
babamın fotoğrafı yok diye sorduğumda ise annem daha önce hiç yapmadığı bir
şekilde kaşlarını çatmıştı,öfkeyle bana odama gitmemi bağırmıştı.
Abim Rupert uyuyordu.Eve
gelir gelmesini sağlayan kişi o,işten sabah döner ve akşama kadar evi
horlamalarıyla inletir.Rupert uyanmasın diye parmak uçlarımda mutfağa yöneldim.
Ailenin ortancısı ablam
Jane.Ona ‘Bayan zeka’ demeyi seviyorum.Bu onu çok kızdırıyor.
Siyah,çiçekli böcekli
tuvalet masasına gidip saçlarımı ördüm, gözlerim hemen önümde duran dağınık
kağıtlara takıldı.Bunlar yazar olmak istediğim için yazdığım amatör hikayeydi.Hala
bir tarafta devam ettirilmeyi bekliyordu.Ama bu aralar dersler yüzünden onunla
pek uğraşamamıştım.Aslına bakarsanız ders yaptığım falan da yoktu da,o başka.
Gitmeden önce mavi odaya
göz gezdirdim,unuttuğum bir şey var mı diye.Ama oda daha önce olmadığından daha
temiz ve düzenli görünüyordu.Bunu görünce şaşırdım,odam çoğunlukta üzerinde öküz
tepinmiş gibi görünürdü.
Annem mutfakta çok
sevdiği pembe dizilerin şarkılarını mırıldanarak çalışıyordu.
“Günaydın,” dedim ona
yaklaşıp.
“Günaydın Alida,” dedi
annem gülümseyerek.Silvia Marmaris’in yüzünde her zaman hoş bir gülümseme
olurdu,babamdan bahsedilmediği durumlarda.Aslında annemin babama aşık olduğunu
hayal edemiyorum,şimdiye kadar babam konusu açıldığında gözleri
kısılır,yüzündeki kaslar sanki öfke nöbeti geçiriyormuş gibi gerilirdi.Onun
babama bir an olsun üzüldüğünü,ya da eşini kaybetmiş normal kadınlar gibi
hüzünle eski hikayeleri anlattığını asla görmemiştim.Bana göre annem babamdan
nefret ederdi.
Gözleri benimki gibi
maviydi.Mas-mavi.Onları sevmiyorum diyemezdim,ama seviyorum da diyemezdim.Asla
kusursuz olmamıştım,izlediğim filmlerden ve ablamdan öğrendiklerime göre mavi
gözler ‘kusursuz’ kızlarda olurdu.Bense kendimi pek ‘kusursuz’ hissetmiyordum.
Ailedeki annem gibi mavi
gözlere sahip olan kişi bir tek bendim.Jane ve Rupert kömür siyahı gözlü ve
saçlılardı.Neden ablama ve abime benzemediğimi hep merak eder,ama sormaya
çekinirdim.Çünki babamdan bahsettiğim zaman olduğu gibi annemin sinirleneceğini
sanıyordum.
“Kyle partiye gelmeye
kararlı mı hala?” diye sordum,bıkkın bıkkın.Kyle kahyamızdı.Evet,bir kahyamız
vardı.Her ne kadar eski moda ve sıkıcı bir şey olduğunu düşünsem de annem tüm
bu işlerin altından yalnız kalkamayacağını düşündüğü için genç bir kahya
tutmuştu.Ve inanılmaz sıkıcı bir kahyaydı bu.Çoğu zaman uzaklara dalmış ve dahi
bakan siyah böcek gözleri,yağlı siyah saçları vardı.Üzerine her zaman eski moda
siyah botlar ve siyah cüppe giyerdi.Fikirleri de kendisi gibi sıkıcı ve
felsefiydi.
“Windiana’nın partisini
mi diyorsun?Evet gelecek.Onu neden sevmediğini hala anlamıyorum.Gayet terbiyeli
ve iyi bir çocuk.”dedi annem,lavobadan kafasını uzattı.Bezelyeleri yıkarken su
şıpırtılar çıkarıyordu.
“Aynı zamanda çok fazla
sıkıcı ve inanılmaz felsefi fikirli.”dedim gözlerimi devirerek. “Neden bir
kahyaya ihtiyacımız olduğunu hala anlamıyorum.”
“Bunu daha önce
konuşmuştuk,Alida.Tüm bu işlerin-”
“Tüm bu işlerin altından
tek başına kalkamazsın,biliyorum.”dedim,annemin sözünü keserek. “Ama neden bir
yardımcı tutmuyoruz;fikirleri daha eğlenceli ve
konuşkan,gözleri derin bakmayan ve saçları yağlı olmayan bir yardımcı?”
“Çünki yardımcıya
verecek paramız yok,hayatım.”dedi annem,sabırlı bir sesle.Bunu bana belki de
yüzüncü söyleyişiydi ama Kyle’ı kabul edemiyordum işte.Hem sadece sıkıcı olduğu
için değil,onda hoşlanmadığım bir şeyler vardı.Hayırsız evlat olmak da
istemiyordum ama Kyle bir insanı sadece bakışlarıyla sıkıntıdan erite bilirdi.
Annem sessizliğimi
kullanarak konuyu değiştirdi. “Windiana’ya hediye almayı unutmadın umarım.”
Tam cevap verecektim
ki,arkamdan neşeli bir sesin “Tabi ki unutmadı Bayan Slivia,” dediğini duydum.
Arkamı döndüğümde iki
canım arkadaşım Olivia ve Windiana’nın ellerinde yeşil bir kağıtla bana doğru
geldiğini gördüm.Ellerimi iki yana açarak ikisine de kocaman sarıldım.
“Nasılsınız kızlar?”
“Eğer sen doğum günümü
unutmadıysan ikimiz de mutlu olacağız,” dedi Windiana,ellerini göğüsünde
birleştirdi. “Unutmadın,değil mi?”
“Tabi ki hayır,”
dedim,ağızım kulaklarımda gülümseyerek. “daha doğrusu unutmam mümkün değildi
diyelim.Bütün hafta bu konuda konuştun.”
Windiana mahcup mahcup
“Ola bilir,” dedi.Sonra ellerini beline koyarak, “ama hatırlatmasaydım çoktan
unutacaktın.”dedi.
Tam uyuz bir cevap
yapıştıracaktım ki, annem o rüya gibi sesi ile araya girdi.Gelip ikisine de
sarıldı.“Unutsa bile ben kaç gündür hazırlık yapıyorum,kızlar.Ayrıca az önce
ona hatırlattım,senin doğum gününü burada geçirmek istediğini biliyorum.”
Olivia ve Windiana kız kardeşlerdi.Ama
garip bir şekilde bir birlerine zerre kadar benzemiyorlardı.Biri
duygusaldı,biriyse fazla sert.Biri sarışındı,biriyse esmer.Aralarında tek
benzerlik siyah,sıcakkanlı gözleriydi.
“Ben de unutmamıştım
zaten,”dedim kendimi savunurcasına.Gerçekten unutmamıştım.Yani,annem
hatırlatınca unutmadığımı hatırlamıştım ama…
Olivia’nın sesi ile
allak bullak olmuş düşüncelerim bölündü.“Sence de artık bir şeyler yemenin ve
parti için hazırlık yapmanın zamanı gelmedi mi?”
“Ha?Ah,evet.Gerçekten de
midem kazınıyor.” Anneme baktım,ağızım kulaklarımda gülümsedim.“Kahvaltıda ne
var anne?”
“Omlet,” dedi
annem,tezgahın üzerindeki nefis omleti yemek masasına getirdi.
Yemeği yedikten sonra
hazırlıklara başlamıştık.İşe doğum günü süslerini asmakla başladık.Balonları
şişir,kurdeleleri as ve başka zor içerikli işler bayağı bir zamanımızı aldı.
“Pekala,kimler davetli?”
diye sordum,hazırlık bittiğinde.
“İtiraf edeyim,ben öyle
büyük bir şey yapmak istemedim.”dedi Windiana kafasını eğerek. “O yüzden en
başta sen,annen,Rupert,Jane ve
Kyle’ı,daha sonra ise okuldan birkaç kişiyi çağırdım.”
“Davetli listesi’ne göz
ata bilir miyim?” diye sordum,Windiana da bana yanlarında getirdikleri yeşil
listeyi verdi.Kyle’ın da davetli olması beni şaşırtmıştı,sonuçta sıkıcı
kahyamız beni sıktığı gibi Olivia ve Windiana’yı da sıkıyordu.Listeyi baştan
aşağı takip ettim,muhtemelen Windiana’nın tanıdığı ama benim tanımadığım birkaç
kişi de vardı.Mesela,Fredrick Ozend isimli üzerinde bir süre durduğum bir çocuk
gibi.Listede tam olarak 10 kişi vardı,bu normal bir doğum günü partisi için
uygun bir sayıydı.
Yavaş yavaş bütün
konuklar geldi.Annem yaptığı lezzetli çilekli pastadan herkese tattırdı.Ben de
içlerinde olmakla herkes çok sevmişti.
Kyle doğum günü
partisinin yarısında derine bakan o gizemli bakışlarıyla partiden
ayrıldı.Doğrusu nereye gittiğini hiç merak etmiyordum ama kahyamızın evi
bırakıp gitmesi garipti,Kyle genellikle evde kalırdı.Evet,anneme yardım etmek
amacıyla.
Parti yemeğinden sonra
dans zamanıydı.Öncelikle yüksek sesli oynak bir şarkı,daha sonra ise daha yavaş
bir dans şarkısı çaldı.Bu şarkı herhalde çiftlerin dans etmesi içindi.Ama benim
için farketmezdi,ben uslu kızı oynayarak Olivia ve Windiana ile birlikte
çılgınlar gibi dans ettikten sonra yerimde oturmuş ve yemiştim.Ama annemin
yemekleri çok güzeldi,obur değildim ben.
Doğum günü partileri ve
bunun gibi eğlenceli şeyler genellikle bana eğlenceli gelirdi,ama çoğu zaman
bir tarafta oturmayı ve düşünmeği tercih ederdim.Çünki çoğu zaman eğlenceli
bulduğum partiler çok anlamsız ve fazla abartılı geçiyordu.İnsanların anlamsız
şeyler yaptığı bu tür partilerde ise bir kenarda durmayı ve düşüncelerimle ilgilenmeyi
daha çok severdim.Mesela bir süredir beklettiğim yeni kitap senaryom
gibi.Zihnimde onu kurmak kalkıp saçma sapan şeyler yapan davetlilere
katılmaktan daha doğru geliyordu.Windiana’nın doğum günü partisi olsa
da,hediyemi verdikten ve Windiana’yı tebrik ettikten sonra yerimde oturmayı
tercih ettim.
Gece olduğunda Olivia ve
Windiana’ya kocaman sarılıp onlara hoşça kal diledim.İkisi de harika bir gün
geçirdiklerini ve çok eğlendiklerini söyleyip anneme teşekkür ettiler.
Belki de yemeği fazla
kaçırmıştım,ama garip bir kabus gördüm.İğrenç yüzlü,gaddar bir adamın
büyük,siyah bir tahtta oturduğunu görüyordum.Yüzünün bir çok yerinde ve yağlı
siyah saçlarında örümcek ağları vardı.Dudakları ise paslanmıştı.Ama kabusun en
garip tarafı ise Kyle’dı.Kahyamız Kyle adamın tahtına yaklaşıyor ve alçak sesle
bir şeyler konuşuyordu.Arada bir ‘efendim’ ve
‘Alida’ kelimelerini duydum.
Onlara bakarken,kendimi
inanılmaz derecede kötü hissettim.Bir tarafta gördüğüm bu rüyayla ilgili
duyduğum garip bir düşünce,bir tarafta ise sanki midem bulanıyormuş,ya da
otobüse bindiğimde halsiz olup da(otobüsler beni tutardı,onlara binmek nefret
ettiğim şeylerin en başında geliyordu)kendimi kötü hissettiğimde olduğu gibi
içimde biriken o iğrenç hiss,beni yine daraltıyormuş gibiydi.Sanki çok korkunç
bir şey görmüşüm gibi(mesela şu anda tahtta oturmuş Kyle’la konuşan adam çok
korkunçtu) korkuyordum.İçimde bir daha asla kendimi güvende hissedemeyecekmişim
gibi bir hiss vardı.Birden kulağımda duyduğum fısıltı ile ürpererek bu rüyayı
bir an önce bitirmek istedim.Ne dediğini anlamadığım fısıltının dediklerinden
sadece birkaç kelime duymuştum,bu da bir cümle meydana getiriyordu. “Bir daha
asla eskisi gibi güvende ve normal olamayacaksın,Alida Nelya Valantine
Marmaris.Bundan sonra her zaman korku seni takip edecek,kötülük,arkandan gelen
bir gölge gibi peşini bırakmayacak.Çığlık atacak,bitirmek isteyeceksin ama
artık çok geç olacak…”
İçimden gerçekten de
çığlık atmak geliyordu.Yüzümün yandığını,başımın inanılmaz derecede ağrıdığını
hissedebiliyordum.Sıcaklık beni içine alıyordu.Kulağımdaki fısıltı beni
ürpertiyor,dediği gibi gölgeye benzeyen kötülüğün,korkunun içine alıyordu.
Kabus birden bitti.Sanki
biri beni rüyanın içinden çekip çıkarmıştı.Gecenin bir yarısı kan ter içinde
uyandığımda,bunun bir kabustan başka bir şey olmadığını kendime inandırmaya
çalıştım.Ama bir kabus bile olsa,eğlenceli ve güzel geçen bir günün sonunda
kulağıma adımı kelimesi kelimesine doğru fısıldayan garip bir kabus görmek
nasıl bir şeydi ki?Ayrıca bu güne kadar gördüğüm en korkunç adamın(ya da herneyse)
bir tahtta oturduğunu ve kahyamızın ona bilgi verdiğini görmem sadece yemeği
fazla kaçırdığım için kurduğum bir hayalden ibaret miydi?Nefesimi dizginlekten
sonra tekrar yatağa uzandım ve uyumaya çalıştım.Yarın sabah bu kabusu muhtemelen
hiç hatırlamayacaktım.Ya da ben öyle umuyordum.
Yorumlarınızı beklerim.İyi günler. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder